BIYIĞI KISALTMAK

 

   Bundan önce sakala ait hükümlerden bahsedildi. Bıyığa gelince: Bu risalenin birinci hadisinde, onun kesilmesine, gayet kısaltılmasına dair emir varid olmuştur. Hâfız «Feth» de der ki: Buna ait haber (hadis) , halk (kesme, tıraş ve yolma) lâfzı ile gelmiştir. 0 da Neseî’nin Muhammed b. Abdullah b. Yezîd’in Süfyân b. Uyeyne’den olan rivayetidir. İbn-i Uyeyne’nin arkadaşlarının ekserisi ise kass (kesme, kırkma) ile rivayet etmişlerdir. Şeyhi olan Zührî’ye ait diğer rivayetler de böyledir. Neseî’de Mukayrî yolundan Ebû Hüreyre rivayetinde, bıyığı taksir (kısaltma) lâfzıyla vâriddir. Sonra (Cüzzû = Kesiniz; Ahfû = Gayet kısaltınız; Enhiku = İyice kısaltınız) lâfızlarıyla zikredilir. Bu lâfızların hepsi de bıyığın iyice kısaltılmasına delâlet etmektedirler.

   Buharî «Sahih»inde, “İbn-i Ömer (r. anhüma) ın bıyığrnı cildinin beyazlığı görününceye kadar kestiğini zikreder”.

   Hâfız «Feth» de der ki: Taberî ve Beyhakî Abdullah b. Ebî Râfi’ yoluyla onun şöyle dediğini tahric etmişlerdir: «Ebû Saîd el-Hudrî’yi, Cabir b. Abdullah’ı, İbn-i Ömer’i, Râfi’ b. Hadic’i, Ebû Üseyd el-Ensarî’yi, Seleme b. el-Ekvâ’ı ve Ebû Râfi’i gördüm, bıyıklarını tıraş eder gibi kısaltıyorlardı (Bu Taberî’nin lâfzıdır). Beyhakî’nin lâfzında ise; ...bıyıklarını dudak ucundan da almak üzere kesiyorlardı, denmektedir. Taberî; Urve, Sâlim, Kâsım, Ebû Seleme yoluyla onların bıyıklarını ettiklerini (iyice kestiklerini) tahric etmiştir.

   İbn-i Ömer’in birinci bab’ın evvelinde eseri (sözü) geçti; O, cildinin beyazlığı görününceye kadar bıyığını keser (gayet kısaltır) dı. Fakat bütün bunlar, üst dudakta biten bütün kılların tamamen alınması (kesilmesi) nin murad edildiğine de muhtemeldir; üst dudağın kırmızılığına gelen kılların tamamen alınmasının murad edildiğine de muhtemeldir. Bu husustaki meşru oluşun mânasına nazaran diğer kısımlarını kapsamaz. O mâna ise, bu mevzuda gelen haberlerin ayrıldığı noktaları birleştiren mânadır.

   Hâfız yine birkaç satır sonra der ki: İbnü’l-Arabî bıyık kılının azaltılarak hafif, zarîf hale getirilmesini bildirmiş ve şöyle demiştir: «Burundan inen su ile kıllar birbiri üstüne yığılır; çünkü burun suyunda yapışkanlık hassası vardır. Bu sebeple de yıkarken temizlemek güç olur».

   Ayrıca, hassas bir duyu olan koklama duyusu da bunun karşısındadır. Onun için güzellik ve faide tamam olsun diye bıyığın alınarak azaltılması meşru kılınmıştır.

   Derim ki: «Bütün bunlar da azaltılması ile hasıl olur. Çok bâliğ ve zâhir de olsa, iyice kesilmeyi gerektirmez».

   Aynî «Şerhu’l-Buharî» de şöyle der: Bu mevzuda ihtilâf vardır. Tahâvî der ki: Medine ulemasından bir kısımları, bıyığın kesilmesi, (kırkılması) görüşündedirler ki, o da iyice kısaltmaktır. Ben derim ki: Bunda bir kısımlarıyla (Sâlim, Said b. Müseyyeb, Urve b. Zübeyr, Cafer b. Zübeyr, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, Ebû Bekir b. Abdurrahman b. el-Hâris) kasdedilmektedir ki, bunlar «Müstehab olan, bıyığın iyice (dibinden denecek derecede) kesilmesinin ihtiyar edilmesidir», demişlerdir. Hamid b. Hilâl, Hasen el-Basrî, Muhammed b. Sîrîn, Atâ b. Ebî Rebâh da bu görüştedirler ki bu aynı şekilde İmam-ı Mâlik’in de görüşü (mezhebi) dir.

    İyâz der ki: Selefden bazıları bıyığın gayet kısa olarak kesilmesinin men’ine kail oldular. Mâliki mezhebinin görüşü de böyledir. 0, bıyığın kesilmesini müsle olarak görür, işleyeninin te’dib edilmesini emreder, üst tarafından almayı da mekruh sayardı. Müstahab olan; dudak kenarı görününceye kadar alınmasıdır.

   Tahâvî der ki: Yukarıdaki zatlara, sonra gelen âlimler bu hususta muhalefet ettiler ve şöyle dedi1er: Bıyıkları iyice almak, müstehabdır. Bunu kass (kesmek, kırkmak) dan daha faziletli görmekteyiz.

   Ben derim ki: Tahâvî’nin sonraki âlimlerden maksadi selefin cumhurudur: Kûfe ehli, Mekhûl, Muhammed b. Aclân, Nâfi’ Mevlâ İbn-i Ömer, Ebû Hanîfe, Ebû Yüsuf, Muhanımed. (rh.aleyhim) bunlardandır. Çünkü, bunlar demişlerdir ki: Müstahab olan, bıyıkları iyice kesmek (gayet kısaltmak) dır. Bu, kass (kesmek, kırkmak) dan, daha faziletlidir. Bu, İbn-i Ömer, Ebû Said el-Hudrî, Râfi’ b. Hadîc, Seleme b. Ekva, Câbir b. Abdullah, Ebû Üseyd, Abdullah b. Amr (r. anhüm) in fiilinden rivayet edilmiştir.

    Bunların hepsini, İbn-i Ebi Şeybe, onlara isnadla rivayet etmiştr. Aynî’nin sözleri burada son buldu.

   Ben derim ki: Nevevî’nin «Sahih-i Müslim şerhi» nde ve «Şerh-i Mühezzeb» de zikrettiği, Şafiî’nin mezhebi (görüşü) dir: 0, bıyığı dudak kenarı görününceye kadar keser (kırkar) dı. Kass (kesmek, kırkmak) ı  ihtiyar eden kimselere gore ihfâ (iyice kısaltmak), iki dudakta uzayanı gidermek, yok etmektir. Hanbelî mezhebinin bu husustaki görüşü, «Şerhu’l-Kebir» de zikredilen; bıyığın kesilmesi, kırkılması müstahabdır. Çükü o fıtrattandır, uzadığı zaman çirkin ve kötü olur,  kavlidir.

   İbnü’l-Kayyım «Hüdâ» da der ki: İmam Ahmed b. Hanbel şöyle der: Esrem’i bıyığını çok fazla keser gördüm ve ona bıyıkla ilgili sünnetten sorulduğunu dinledim, Reslullah (s.a.v.) ın, 

 

احفوا الشوارب

 

    «Bıyıkları (nızı) gayet kısaltınız» buyurduğu gibi kestiğini söyledi.

   Ahmed b. Hanbel der ki: Ebû Abdullah’a şöyle denildi: Bir adamın bıyığını almasını mı yoksa iyice kisaltmasını mı uygun görüyorsun? Dedi ki: İyice kısaltırsa (ihfa), bir beis yoktur. Şayet alırsa kısaltmış, kırkmış (kass) olur, yine bir beis yoktur.

   Ebû Muhammed «Muğnî» de şöyle der: 0 (Müslüman) iyice kısaltmak kesmekle (ihfâ); almak, kırkmak (kass) arasında muhayyerdir (Evcezü’l -Mesâlik»).

   Kurtubî der ki: Bıyığın alınması (kass), yemek yiyene eziyet vermesin ve arada kir birikmesin diye dudakta uzayan kısmının kesilmesidir. Cüz (kesmek) ve iyice kısaltmak, kesmek (ihfâ), zikredilen alma (kass) dır.

   Bu nakillerden sabit olmuştur ki: Bıyığı dudağın kırmızılığı görünecek derecede kısaltmayı ihtiyar eden müctehidler, bu kanaate kass lafzını ve müsleden nehyi nazar-ı itibara alarak varmışlardır. 0 zatlardan bu hususta mübalağa ile (çok fazla) kesmeyi ihtiyar edenler, «ihfâ: İyice kesmek, gayet kısaltmak» ve «İnhâk: Oldukça, gayet kısaltmak» lâfızlarını nazar-ı itibara almışlar ve hiçbir kimse hâli üzere, olduğu gibi bırakmayı asla mübah görmemiştir. Bıyıkları hâli üzere bırakmak bütün Müslümanlarca (âlimlerce) nehyedilmiştir. Nasıl nehyedilmiş olarak kabul edlimesin ki! Bakınız, Resûlullah (s.a.v.) ne buyuruyor:

 

من لم يأخذ من شاربه فليس منا.

 

   «Bıyığından almayan bizim câmiamızdan değildir.»  Bu hadisi İmam Ahmed, Neseî, Tirmizî, Zeyd b. Erkam (r.a.) dan tahric etmişler; Tirmizî sahih hasen hadisdir, demiştir.

   Resülullah (s.a.v.) in «,..Bizim câmiamızdan değildir.» sözü, bıyığını olduğu gibi bırakanlara şiddetli bir tehdid ve bu hareketten muekked bir nehiydir.

   Bıyığı kısaltmak, bu risalemızin başındaki hadiste de geçtiği gibi, fıtrat’a dahil bir sünnettir. İbn-i Abbas (r. anhüma) dan rivayete göre şöyle demiştir: Nebî (s.a.v.) bıyığını kısaltır (yahut alır) dı. Ve Halilü’rrahnmân İbrahim (a.s.) da bunu yapardı. Tirmizî bu rivayeti tahric edip güzel görmüştür ki, o İbrahim (a.s.) in milletinin uymakla emrolunduğumuz güzel adetlerindendir.

   Bazı gençlerin ve yaşlıların bıyığı kısaltmadan olduğu gibi bırakmaları, dudağı örtecek derecede çokça terkedip almamaları, kötü bir harekettir; İslâmî bir yol   ve Resûlullah (s.a.v.) ın sünnetinden değildir. Bilakis, Mecüsî ve küffarin fiillerindendir. Allah Teâlâ hepimizi onlara benzemekten muhafaza buyursun. Amin.

 

Anasayfa      Devam