MÜNAFİKLAR ÇOKTUR

 

Yesağın kulları, hizmetlileri, dostları ve yardımcıları bizim hakkımızda “gerici”, “yobaz” ve benzer sözler söyleceklerdir. İstediklerini söylesinler. Bizler hiçbir zaman onların sözlerine önem vermedik, vermeyeceğiz... Biz bu kitapta ancak söylenmesi gerekenleri söyledik. Rabbimizin rızasına nail olursak bu bizim için yeterlidir, gerisi hiç mi hiç önemli değil...

Asrımızın yesağının kulları, hizmetlileri, dostları ve yardımcıları bizim hakkımızda “Havariç”, “tekfirci” vb. sözler söyleyecekler. Zaten insanları haktan, Allah (c.c)’ın nurundan uzaklaştırmak için hep böyle metodları kullanmadılar mı? Hala da kullanmaktadırlar. Biz, Havaric’in ehli sünnet ve’l cemaate muhalif yanlış ve sapık inançlarından beriyiz, uzağız. Biz, ehli sünnet ve’l cemaat akidesine sahibiz ve Allah (c.c)’a bu akide üzerinde kavuşmayı umarız.

Öyleyse bizim hakkımızda diledikleri gibi konuşsunlar. Gözü güneşten rahatsız olan kişi istese de istemese de güneş çıkacaktır. İnsanları hak davetinden uzaklaştırmak için hak ve tevhid davetine bağlı olanlara suç isnad etme, çamur atma üslubu çok eski ve alçak bir üsluptur... Geçmişteki tağutların, onların yardımcılarının ve sapıkların kullandığı bir üsluptur... Zamanımızdaki asrımızın yesağının kulları, onların yardımcıları ve bekçileri geçmişteki bu öğretmenleri, şeyhleri ve önderlerini kendilerine örnek almaktadırlar. Geçmişte Firavun, o kadar açık deliler getirmesine rağmen Musa (a.s) hakkında şöyle demişti:

“Muhakkakki ben, sizin dininizi değiştirmesinden ve yeryüzünde bir fesad çıkarmasından korkuyorum.” (Mü’min: 26)

İlk nebiden Rasulullah (s.a.s)’a kadar Allah (c.c)’ın bütün nebilerine, buna benzer başka iftiralar atılmıştır. Rasulullah (s.a.s) hakkında; “sihirbaz, kahin, deli, casus” dediler. Tevhide çağıranlara çamur atma, haksız yere suçlama üslubu alçak bir üsluptur. Tıpkı köpeklerin havlaması gibidir. Akıl sahibi olan kimseleri bu üslup etkilemez.

Ey bu kitabı okuyan kişi! Görüyorsun ki yazılmış şey ya bir ayet, ya bir sahih hadis, ya bir sahabenin veya tabiinin sözü veya muteber ve ihlaslı olan islam alimlerinin sözüdür. Her kim bize çamur atar, Havariç veya tekfirci derse, işte o kimse bu yaptığıyla aslında Kur’an’a, sünnete, sahabelere ve ihlaslı İslam alimlerine laf atmıştır. Çünkü biz sadece onların sözlerini tekrarladık. Onların görüşlerini naklettik. Bu kitabı yazarken insanların çoğundan destek ve övgü beklemedik. Bilakis, insanların çoğundan eziyet, düşmanlık, çamur atma, aleyhimize yalan söyleme, bize, ailemize ve ırzımıza iftira atma gibi saldırılar gelmesini bekliyoruz.. Bu tür eziyetlere bizler, Allah (c.c) için, şeriatinin yücelmesi için ve Allah (c.c)’ın mağfiretini elde etmek için sabretmekteyiz. Bu konuda Rasulullah (s.a.s)’ın şairi Hassan (r.a)’ın sözünü kendimize örnek alıyoruz. O şöyle demişti:

“Babam, annem ve ırzım, Muhammed (a.s)’in dini için fedadır!”

Ayrıca biz iyice biliyoruz ki, bu kitapta yazdığımız sözler Allah (c.c)’ın şeriatini tatbik etmeyenlerin, onun dostlarının ve kullarının hoşuna gitmez. Biz bu hükümetlerin, ancak Allah (c.c)’ın bildiği çeşitli hile, tuzak ve sinsi planlarının olduğunu da bilmekteyiz. Bütün bunlara rağmen öncelikle ve şüphesiz bir şekilde şuna inanmaktayız: Bizim yardımcımız, deskekleyicimiz ve koruycumuz yüce Allah (c.c)’tır.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Eğer sabreder ve (Allah’tan) sakınırsanız, onların tuzakları size asla bir zarar veremez. Muhakkakki Allah onların yaptıklarını (ilmiyle) çepeçevre kuşatmıştır.” (Ali İmran: 120)

Allah (c.c) şeytanın hizbinin kaybedenler olduğunu haber verdikten sonra şöyle buyuruyor:

“Allah’a ve rasulüne karşı gelenler, işte bunlar, insanların en alçakları içindedirler. Allah, “ben ve rasulüm mutlaka galib geleceğiz” diye yazmıştır. Şüphesiz Allah, daima kuvvetlidir, galibtir.” (Mücadele 20-21)

Başka ayetlerde Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

(Ey Muhammed!) Onlar seni, O’ndan (Allah’tan) başkasıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa, artık onu doğru yola getirecek hiç kimse bulunmaz.” (Zümer: 36)

“Yoksa kötülükleri işleyenler, bizden kaçabileceklerini mi zannediyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar?” (Ankebut: 4)

“Bazı kimseler onlara: “(Düşmanınız olan) insanlar, size karşı bir araya geldiler, bu sebeble onlardan korkun” demişlerdi de, (bu söz) onların imanını artırmış ve: “Allah bize yeter, O; ne güzel bir vekildir” demişlerdi. (Düşmanla savaşmak için çıktıklarında) kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan, Allah’tan bir nimet ve karlı bir ticaretle geri döndüler ve Allah’ın rızasına uydular. Allah, son derece büyük lütuf sahibidir. İşte şeytan sizi dostlarıyla korkutmaktadır. O halde eğer gerçek mümin iseniz, onlardan korkmayın, benden korkun.” (Ali imran: 173-175)

Bizim önderlerimizden biri de Hud (a.s)’dur. Zamanımızın tağutları ve onların yardımcılarından daha kuvvetli, daha şiddetli olan kavminin eziyet, işkence ve kuvvetlerine karşı dağlar gibi bir sebat göstererek şöyle dedi:

(Hud) Demişti ki: “Ben Allah’ı şahid tutarım ve siz de şahid olun ki, ben sizin, O’ndan başkasını (O’na) ortak koşmanızdan uzağım. Öyleyse hep birlikte tuzak kurun, sonra da hiç bekletmeyin! Ben, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. Hiç bir canlı yoktur ki, onun perçeminden tutacak olan O olmasın. Rabbim, hiç şüphesiz doğru yol üzerindedir. Eğer yüz çevirirseniz, Rabbim sizden başka bir kavim gönderir ve siz, O’na hiç bir şeyle zarar veremezsiniz. Rabbim, şüphesiz, herşeyi koruyup gözetendir.” (Hud: 54-57)

Asrımızın yesağının kullarının ve hükümetlerinin yüzlerine açık bir bir şekilde şöyle haykırıyoruz.

“Sizi, anayasanızı ve kafir kanunlarınızı reddediyoruz. Bu kanunlara bağlı kaldığınız için sizleri tekfir ediyoruz. Sizi tekfir etmeyenleri, destekleyenleri de tekfir ediyoruz. Allah (c.c)’ın şeriatine dönünceye, dünya hayatıyla ilgili meselelerin küçüğü ve büyüğünde Allah’ın kanunlarını tatbik edinceye, Allah (c.c)’ın şeriatine tam teslimiyet gösterip boyun eğinceye kadar sizinle bizim aramızda kin ve düşmanlık başgöstermiştir.

Ey kendi fani, basit kuvvetiyle böbürlenen Allah’ın kulu! Sana şöyle diyoruz:

“Bil ki! Allah (c.c) senden daha yüce ve kuvvetlidir. Çünkü O, Cabbar, kuvet sahibi, müminlerin yardımcısı ve mevlasıdır. O’nun erleri her zaman muzaffer olacaktır.”

“Allah, şüphesiz, iman edenleri savunur. Allah, hiç bir hain ve nankörü sevmez.” (Hac: 38)

“Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı da, Allah, binalarını temellerinden yıkmış, çatı üzerlerine çökmüş ve azab, kendilerine hiç anlayamadıkları bir taraftan gelivermişti.” (Nahl: 26)

Yesak kullarına ve onların hükümetlerine şöyle diyo-ruz:

“Eğer söylediğimiz sözler size ağır gelmişse, o halde dilediğinizi yapın! Ordunuzla ve askerlerinizle dilediğiniz gibi böbürlenin! Biz, Rabbimiz ve Rabbiniz olan Allah (c.c)’a tevekkül ettik. Siz, Allah (c.c)’ın sadece kullarındansınız. Dilerse dilediği anda sizi yok eder. Zira hayatınız ve ömürleriniz O’nun elindedir. O halde nereye kaçacaksınız?”

“Bu, sadece bir uyarıdır. Fasık olan kavimden başkası helak edilir mi?” (Ahkaf: 35)

“Yahut Allah’ın onlara hazırlıdığı (rızık) için yeryüzünde dolaşıp dururlarken azabın kendilerini yakalamayacağından veya kendilerini korku üzerinde yakalamayacağından emin mi oldular?” (Nahl: 45-46)

Biz hanif olan İbrahim (a.s)’i örnek alırız. Kavmi karşı geldiğinde onlara şöyle dedi:

(İbrahim) Demişti ki: “Allah bana hidayet etmiş olduğu halde, O’nun hakkında benimle mücadeleye mi kalkışıyorsunuz? Rabbimin dilediği şey dışında sizin ortak koştuklarınızdan asla korkmam. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hala düşünmüyor musunuz? Hem siz, Allah’ın hakkında herhangi bir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım? Öyle ise eğer farkındaysanız, hangi taraf emin olmaya daha layıktır?” (En’am: 80-81)

Cevap apaçık bir şekilde şöyle geliyor.

 “İman edenler ve imanlarına zulüm (şirk) karıştırmayanlar, işte emniyet onlar içindir ve doğru yola iletilmiş olanlar da onlardır.” (En’am: 82)

Rasulullah (s.a.s)’ın sahabeleri de bize örnektir. Allah (c.c) onlar hakkında şöyle buyuruyor:

 “Mü’minler, müşrik ordularını görünce: “İşte bu, Allah’ın ve rasulünün bize vadettikleri şeydir. Allah ve rasulü doğru söyledi.” demişlerdir. Bu bakımdan, düşmanın gelişi onların sadece imanlarını ve teslimiyetlerini arttırmıştır. Müminler içinde Allah’a verdikleri söze sadık kalanlar vardır. Bu itibarla onlardan kimi şehid olmuştur, kimi de beklemektedir. Verdikleri sözü hiç değiştirmemişlerdir.” (Ahzab: 22-23)

 “Ey Rabbimiz! Bizi onlardan kıl, bizi onlardan kıl, bizi onlardan kıl!

Ey Rabbimiz! Bu yazdığım kitabı bizden, sadece senin için yapılmış halis bir amel olarak kabul et! Amellerimizle ilgili olarak ahirette bize göstereceğin sahifelerimizde bu kitabı; “şirkten ve müşriklerden beri ve uzak olmuşlardır” şeklinde yaz!

 “Biz Allah’a tevekkül etmişizdir. Rabbimiz! Bizimle kavmimimiz arasında hak ile hükmet! Sen, hükmedenlerin en hayırlısısın!” (Araf: 89)

Ey Rabbimiz! Beşeri kanunların şirkinden, onlara bağlı olanlardan ve şirkin her çeşidinden beri olduğumuza Seni, meleklerini ve bütün kullarını şahit tutuyoruz.

Ey Rabbimiz şahid ol! Şahid ol! Şahid ol!

Son duamız:

“Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun!”

-SON-

 

Başa Dön