HÜSN-İ HİTAM

 

   Aziz okuyucu! Rivayet ettiğimiz hadis-i şeriflerin ve zikrettiğimiz fıkhî delillerin ne kadar beliğ ve dinî hakikatleri araştıran, sağlam bilgileri arayan insaflı kişileri ikna edici olduğunu gördün ve anladın...

   Sahih hadis-i nebevîler açıklamaktadır ki, sakal birakmak Allah’ın dininden ve insanlara va’zettiği şeriatındandır. Onun gayri şekilde amel etmek sefâhet, fısk, gaflet ve Efendimiz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellemin hidayet yolundan ayrılıp sapmadır.

   Kişi dikkatlice baktığında görür ki: Erkekliğe ait güzellik, kemal, heybet, vakar ve mürûet (insaniyyet, yiğitlik), sakal bırakmadadır. Çünkü Allah Teâlâ erkekleri sakalla süslemiştır. Onu kesmek erkekliği ve murûeti çirkinleştirip arkaya atmaktır. Bu da, şeytanın, Allah Sübhanehü ve Teâlâ’nın yarattığını değiştirme hususundaki emrine (vesvesesine) itaat; Allah Teâlâ’yı sakal ve diğer hususlarla ilgili işlerindeki hikmetinde itham ve ona abes ile iştigal sıfatını isnad etmektir (haşâ!). İlim ve hikmet sahibi (âlim ve hakim) olan Allah Teâlâ’yı tesbihde bulunur (bütün noksan sıfatlardan uzak kılar) ve O’nu (c.c.) abes ile iştigalden tenzih ederiz.

   Sakal, erkekle kadın arasında ayırıcı bir alâmet (alâmet-i fârika) dır. Çünkü bunun dışındaki baş, koltuk, etek ve diğer yerlere ait kıllar ikisi arasında müşterektir, her iki cinsde de vardır.

   Hulâsa: Mu’minin daima âhireti gözünün önünde bulundurması; bu fitneli, ifsad edici dünyanın dış görünüşüne aldanmaması üzerine bir vecibedir, vaciptir. Dünya hayatı gayet kısadır. Herkes bu dâr-ı fâniden­ o dâru’l-karâr’a göç edecektir. Orada Aziz ve Cebbar olan Allah’ın huzurunda duracak ve her yaptığından hesap sorulacaktır.

   Akıllı kimse, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrasına çalışandır; câhil ise, nefis ve hevasına uyan, Allah’tan birtakım isteklerde bulunan (uman) dır.

   Bir Müslümanın bütün işlerinde her şeyin; izzet, mülk, harabiyyet, zenginlik, fakirlik, kurtuluş, helâk ve ne varsa yoksa her şeyin, kudreti elinde olan Allah Sübhanehû ve Teâ1â (Rabbı) nın rızasını düşünmesi gerekir. Doğru ve doğruluğu kabul edilen Efendimiz aleyhisselam buyurmuşlardır ki:

  

من التمس رضى الله بسخط الناس كفاه الله مؤنةالناس ومن التمس رضى الناس بسخط الله وكله الله الى الناس

 

   «Bir kimse halkın öfkesine rağmen, Allah’ın rızasını isterse, Allah, halkın zahmetine karşı onu korur ve ona yeter. Bir kimse de Allah’ın razı olmasına rağmen, halkın rızasını isterse, Allah onu halka bırakır ve bir şeyine karışmaz.» (Tirmizî.)

   Şüphesiz, Allah Sübhanehû ve Teâlâ’nm rızası, Resûlü (s.a.v.) ne ittiba etmeye bağlıdır ve ancak ona (s.a.v) uymakla elde edilir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ سورة آل عمران  {31

 

   «(Resûlüm) de ki: “Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin...» (Al-i İmran sûresi, ayet: 31).

   Resûlullah’a (s.a.v.) isyan da Allah Teâlâ’ya isyan sayılır. Bu isyan hakkında şiddetli tehdid, azab va’di vardır. Bu hususta Allah Teâlâ şöyle buyurur:

فَلْيَحْذَرِ الَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ أَمْرِهِ أَن تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ أَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ سورة النور{63}

 

   «...Peygamberin emrine aykırı hareket edenler, başlarına bir belâ inmekten, yahud kendilerine acıklı bir azap isabet etmekten sakınsınlar.» (Nür süresi, âyet: 63).

   Büyük müfessir allâme İbn-i Kesir der ki: Ayet-i kerimedeki Peygamberin emri: O’nun yolu (sebil’i, mminhâc’ı, tarikat’ı), sünneti ve şeriat’ıdır, Bütün sözler ve ameller O’nun sözleri ve amelleriyle tartılır. O’nun (s.a.v.) söz ve fiillerine uygun gelenler kabul edilir. Uygun gelmeyip aykırı olanlar ne olursa olsun, söyleyenine ve işleyenine reddedilir.

   «Sahihayn’de (1) ve diğer hadis kitaplarında Rsûlullah’dan (s.a.v.) şöyle sabit olmuştur:

 

من عمل عملا ليس عليه امرنا فهو رد.

 

   «Her kim dinimizde olmayan bir şey yaparsa o şey, merduddur. » Yani, burada Resûlullah (s.a.v.) in şeriatına bâtınen ve zahiren muhalefet eden kimsenin sakınıp korkması gerektiği imâ buyurulmaktadır.

   Bu, melikü’l-allâm olan Allah’ın fazlıyla son sözdür. Tamamlarken Allah Teâlâ’ya hamd, seyyidül-enâm Resûlullah’a; âline; birr ve kerem sâhibi ashâbına; iyilikle O’na (s.a.v.) tâbi olanlara, kıyamete kadar salât-ü selâm olsun.

 

—SON—

 

(1) Buradaki hadis, Müslim’in lâfzidir. Şeyhâyn (Buharî Müslim) Hazret-i Aişe’den müştereken merfû olarak şu lâfızla tahric etmişlerdir.

من احد ث فى امرنا هذا ما ليس منه فهو رد.

   “Her kim dinimiz bususunda onda olmayan bir şey ihdas ederse o, merduddur. (Abdülazîz b. Abdullah b. Bâz).

Anasayfa