Kur'ân-ı Kerim'e, namaza, zikre ve buna benzer diğer hususlara taalluk eden küfür lâfızları:
 

   Kur'ân-ı Kerim'den bir âyet-i celîleyi inkâr eden, Kur'ân-ı Kerîm'i, mescidi ve dinen hürmet gösterilmesi gereken yerleri hafife alan, Kur'ân-ı Kerîm'den bir yeri beğenmeyen, alaya alan ve hatalıdır diyen kimse kâfirdir.

   Muavvizeteynin (Felâk ve Nas sûreleri) inkârında ihtilâf vardır. Doğru olan kâfir olmasıdır. Bazı ulemaya göre avamdan biri ise kâfir olur. Âlim ise kâfir olmaz. Bazı fakihler de kâfir olmaz görüşündedirler [146]. Kur'ân-ı Kerîm'in ve imanın mahlûk olduğunu iddia eden kimse kâfirdir. Kur'ân-ı Kerîm yazılırken cisim, okunurken arazdır diyenleri tekfir etmek icab eder.

   «Fusûlu'l-İmadî»de şöyle vârid olmuştur: Kur'ân-ı Kerîmi musikî âletleri ile beraber okumak, okunurken alkışlamak ve buna benzer davranışlarda bulunmak küfürdür.

   Bir kimse, Kur'ân-ı Kerîm okuyan bir kimsenin Kur'ân okumasını, okuyacağını hatırlamasını istemediğini ima etmek maksadı ile, Kur'ân-ı Kerîm'den şu âyeti okursa kâfirdir: «Bacak da bacağa dolaştı mı» (Kıyame: 29 ).

   Yine bir kimse, Kur'ân-ı Kerîm okunurken, okuduğu yerde geçen mânaya uygun davranışlarda bulunur ve bunu istihza ederek yaparsa kâfir olur. Bu gibi davranışta bulunanların misalleri şöyle sıralanabilir: Meselâ kadehi kaldırırken «temiz bir şarap», «dolu kadeh», «bir serab haline gelmiştir» âyetlerini okumak, insanları bir yere toplarken: «Bu suretle hepsini derleyip toparlamışızdır» (Kehf: 99), «Biz onları nezdimizde topladık», «içlerinden hiçbirini bırakmamısızdır» âyetlerini okumak. Yine bir kimseye istihza yolu ile «Vennâzi'âti nez'an»i, üstün mü esre mi okursun diye sormak. Yine bir kimseye, senin ismin keldir. benim sana sövmeye hakkım vardır. Çünkü Allah «kellâ...» buyurarak kele sövmüştür demek. Bir kimse bir başkasına cemaatle namaz kıl der de, öbürü de ben yalnız kılarım, çünkü Allah Kur'ân-ı Kerîm'de «innessalâte tenhâ» buyuruyor, diye cevap verirse... Bir adam, diğer bir adama «tefşîle» yi (hayvanı sağdıktan sonra memesinde kalan sütü) ye, çünkü o «rîha» yâni havaya gider diyerek, «Fetefşelû ve tezhebe rîhukum» âyetini okursa... Bu zikredilen davranışlarda bulunanlar, küfrün gayyasına batmış olurlar. 

   Netice şöyle özetlenebilir: Kim Allah'ın kelâmını, kendi kelâmı yerine koyarsa kâfirdir.

   Bir kimse Kur'ân-ı Kerîmi Farsça olarak nazm ederse, yemin ederken istihza kasdı ile ayağını Kur'ân-ı Kerîm'e koyarsa, Kur'ân-ı Kerîm acemcedir [147] derse kâfir olur. Acemce kelimeler var derse, hakkında ihtilâf vardır.

   Zikirle istihza eden, içki içerken, zina ederken ve haramlığı kesinleşmiş fiilleri yaparken «bismillah» diyen kâfirdir.

   Zar ve remil atarken, küçük taşlarla fal bakarken ve oyun oynarken «bismillah» derse kâfir olur.

   Bir şeyi, sayarken, ölçerken, tartarken bir yerine «bismillah» der ve 2, 3, 4 diye saymaya başlarsa kâfirdir. Bismillah der ve hemen sonra 1, 2, 3, 4 diye saymaya başlarsa mahzuru yoktur.

   Haram bir şeyi bitirdikten sonra «elhamdülillah» diyen kimse, bazılarına [148] göre kâfir, bazılarına göre değildir.

   Bedrü'r-Reşîd bazı büyüklerden şunları işittim demiştir: Bir kimse emretme veya izin verme yerine «bismillah» kullanırsa, kâfir olur. Şu misallerde olduğu gibi: Birisi oturayım mı, kalkayım mı, çıkayım mı dediğinde, diğeri otur, kalk, çık yerine «bismillah» derse, yukarıda da belirtildiği gibi kâfir olur [149].

   Bir hastaya namaz kıl dendiğinde, ebediyyen namaz kılmayacağım demesi küfürdür. Küfür değildir diyenler de olmuştur.

   Yine bir kimseye namaz kılması emredildiğinde kılmıyorum derse kâfirdir. Bazıları ancak namazın farz olduğunu inkâr ederse kâfirdir demiştir [150].

   Bir kimse fâsık bir adama namaz kıl ki namazın tadını bulasın dediğinde, fâsık ona, sen de namaz kılma ki, namazı terk etmenin tadını bulasın derse kâfir olur.

   Bir köle ben namaz kılmam, namaz kılarsam onun sevabı efendime gider derse kâfir olur.

   Bir kimseye namaz kıl dendiğinde, Allah benim malımı noksan kıldı, ben de onun hakkını noksan kılıyorum derse kâfir olur [151].

   Kıble şu cihette olsaydı, ben namaz kılmazdım diyen kimse kâfir olur.

   Bir kimse Farsça olarak «ben namazın bağını bağladım» derse kâfir olur.

   Bir kimse, kendisine namaz kıl diyene, bekle ramazan gelsin de kılarız derse kâfir olur.

   Bir kimse, kendisine namaz kıl diyene, bu işi kim sonuna kadar götürebilir veya sen kıldın da ne kazandın, ne kâr ettin derse kâfir olur.

   Namaz kıl dendiğinde, ramazanda kılarız, çünkü o zaman bir namaz yetmiş namaza bedeldir diyen kimse kâfir olur.

   Bir kimse namazı kasden terkeder de, kazaya hiç niyet etmez, azabdan korkmaz, namaz kıldığında yönünü kasten kıbleden başka tarafa çevirirse kâfir olur.

   Bir kimse bilerek necis elbise ile veya abdestsiz [152] olarak namaz kılarsa kâfir olur.

   Rükû ve sücudun farz olduğunu inkâr eden, ezanı alaya alan, istihza yolu ile ezanı tekrar eden veya bu ne acaip sestir, bu ne biçim bilinmeyen bir sestir, bu yabancı bir sestir veyahut da bu çan sesidir diyen kâfir olur.

   Ezan sesi duyduğunda «bu gardiyanın bağırması gibidir» der ve bununla okunanı kastederse kâfir olur. Okuyanı kastederse kâfir olmaz [153].

   Zekât vermekle mükellef olduktan sonra vermiyorum derse bir görüşe göre kâfir olur...

   Allah, orucu bir aydan fazla emretseydi tutmazdım, zekâtı beş dirhemden fazla emretseydi vermezdim, zekât için, bu cezayı daha ne zamana kadar ödeyeceğiz, yine zekât, öşrün dörtte birinden fazla olsaydı vermezdim diyen kimse kâfir olur.

   Bir kimse, ramazanın olmamasını temenni etse, kâfir olmaması niyetine bağlıdır. Ramazan girdiğinde, bu ağır ay veya şu ağır misafir gene geldi derse veya recep ayı girdiğinde Farsça olarak şöyle derse: «Bi-fitnehâ ender üftadîm = Biz fitneye düştük yine» ve Recep ayı girdiğinde veya çıktığında yine düştük der ve bununla ramazan ayını hafife almayı kasdederse kâfir olur. Eğer zayıflık ve açlığa tahammül edemediğinden dolayı diyorsa kâfir olmaz. Bu ibadetleri Allah bize azab olarak emretti der ve herhangi bir tevilde bulunmazsa veya bu ibadetler emredilmese idi bizim için daha hayırlı olurdu derse kâfirdir [154].

   Bir kimse, kelime-i tevhidi getir der de, diğeri getirmem derse kâfir olur. Maksadı senin emrinle getirmem demekse kâfir olmaz,

   Ölüm ânındaki ve kabirdeki [155] şiddeti inkâr eden kâfir olur. Mutezile, kabir azabını inkâr etmiştir. Fakat sahih görüşe göre onları tekfir etmek doğru değildir.

   Kıyameti, ba'si [156], Cenneti, Cehennemi, mizanı, hesabı, sıratı ve kulların amellerinin amel defterlerinde yazılı olduğunu inkâr eden kâfir olur. Bir adamın ba'sini inkâr ederse kâfir olmaz.

   Cennete girdikten sonra Allah'ı görmeyi [157], kabir azabım inkâr eden kâfirdir.

   Allah bana Cenneti verse, sensiz istemem, filân ile beraber Cennete girmem, senin için veya su işi yaptığımdan dolayı Allah bana Cenneti verecekse istemem. Cenneti değil, Allah'ı görmeyi istiyorum [158] diyen kafirdir.

   Hıristiyanların ve yahudilerin dirildikten sonra Cehennemde azab görüp görmeyeceklerini bilmiyorum, insanoğlunun haşredileceğine [159] inanmıyorum, günahın karşılığında ikab olduğunu, isyanın çirkin olduğunu, itaatin güzelliğini, itaat edenin sevaba nail olacağını ve itaatin [160] farz olduğunu kabul etmiyorum diyen kâfirdir.

   Bir kimse, haramı helâl, helâli de haram kabul eder de, «haram liaynihî» olursa kâfir olur. Haram ligayrihî ise kâfir olmaz. Haramlığı kat'î delil ile sabit ise yine kâfirdir [161].

    Bir kimse iman ile küfrün bir olduğuna itikad ederse kâfir olur. İmana rızâ göstermeyen de kâfirdir, imanın vasfını bilmiyorum diyen kâfirdir.

   Bir kimse yarın şöyle olursa, ben kâfirim derse kâfir olur. Yarın filân iş olursa ne âlâ, olmazsa ben kâfirim derse, derhal kâfir olur.

   Başkasına küfrü emretmeyi azmederse kâfir olur.

   Bir kimse, bir kavme kâfir olmayı kabul edin dese, onlar da kabul etseler icmâ ile kâfir olurlar.

   Allah'ın küfre rızâ gösterdiğine inanan kimse kâfirdir.

   Bir kimse Farsça olarak «İnşaallah ki filan kâriy bikuni...  İnşaallah ne kunam = İnşaallah filan işi yapar. (O da dedi) İnşaallah yapmam» dese kâfir olur.

   Allah'ın kitaplarından birine inanmayan kimse kâfirdir. Bilmem ki, Allah Kur'ân-ı Kerim'de niçin zikr etmiş diyen kimse kâfirdir.

   İmam Fudaylî'ye şöyle soruldu: Bir kimse «Dad» yerine «Za» okursa veya «Eshabu'l-cennet» yerine «Eshabu'n-nâr» veya aksini okursa durumu ne olur? [162].
   Fudaylî şöyle cevap vermiştir: İmamlığı caiz değildir. Kasten okursa kâfirdir.

   Bir kimseye, niçin Kur'ân-ı Kerîm okumuyorsun dendiğinde, doydum veya ikrah ettim derse kâfir olur.

   Kur'ân-ı Kerîm'den bir âyet-i celîleyi alaya alarak okuyan kimse kâfir olur.

   Bir kimse Kur'ân-ı Kerîm okurken, diğeri Farsça olarak, «bu bir tufan gürültüsüdür» derse kâfir olur.

   Bir kimse diğerine, evini «Vessemâi vettâriki» gibi yapmışsın derse kâfir olur.

   Bir kimse evini temizle veya kubbe yap «mislu's-semâi vettâriki» gibi, derse kâfir olur.

   Bir kimse, diğerine tencereyi «kulhüvallah» ile pişir derse kâfir olur. İhlâs sûresi soyuldu veya İhlâs sûresini soydum diyen kimse kâfir olur.

   Tenzil sûresini çok okuyan bir kimseye, Tenzil sûresini cebine aldın veya aldım diyen kimse kâfir olur.

   İnşirah sûresi için de durum aynıdır. İnşirah sûresini başına sarık yaptım diyen kâfirdir.

   Başkasına ey «innâ a'taynâke»den kısa adam veya ben «İnnâ a'taynâke»den kısayım diyen adam kâfirdir.

   Hastaya «Yâsîn» sûresini okuyan kimseye, Yâsini hastanın ağzına lokma gibi koyma diyen adam kâfirdir.

   Muallim, talebelerine, Allah Kur'ân-ı Kerîm'i yarattığından beri «perşembe» [163] gününü de yaratmıştır derse kâfirdir.

   Bir kimse tencerede ne vardır diye sorulduğunda, «bâkiyatu's-sâlihât» vardır derse kâfir olur.

   Bir kimse, diğerine «al mushafın ücretini» derse kâfir olur.

   Birbiri ile kavga eden iki hasımdan biri diğerine «La havle velâ kuvvete İllâ billâh» der de, diğeri ona, «o» bir şey değil, «onunla» ben ne yapayım, «o» ne aç olanı doyurur ne de ekmeğin yerine geçer, «ondan» bir şey beklenmez, «o» tencereyi doldurmaz, «o» ne fayda verir, ne işime yarar «o» benim, sen benim hakkımı ver şeklinde mukabelede bulunursa kâfir olur.

   Zikr yapan, tesbih ve tehlîl eden bir kimseye de aynı şeyleri derse kâfir olur.

   Bir kimse «sübhanallah» diyen bir kimseye, ben Allah'ın ismini soydum veya ne kadara kadar veyahut da nereye kadar «sübhanallah» diyeceksin derse, Allah'ın ismini hafife aldığı için kâfir olur.

   Bir kimse muharebeye gidenlere, bunlar pirinç yiyicilerdir derse küfünden korkulur denmiştir [164].

   Bir kimse Farsça olarak, sabah namazını küçümseyerek «sabahçık namazını kıldım» derse kâfirdir [165].

   Zâlim bir sultanın teb'asına koyduğu vergi gibi, ben de bu namazı eda ettim diyen kimse kâfirdir.

   Allah'a yemin ederim ki namaz kılmam, eğer namaz kılarsam kaltabanım diyen kimse kâfirdir.

   Bir kimse namazı çök ağır, zor ve uzun bir şey olarak görürse, inkâr edip, hafife alarak kılmıyorum derse, ben namazla emrolunmadım, bana namaz farz değil derse, bu hallerin hepsinden dolayı hiç şüphesiz kâfir olur [166].

   Allah bana on vakit namaz emretse idi kılmazdım, yalnız ramazanda namaz kılarım, bu bile çok ve ziyadedir, insanlar benim için namaz kılıyor [167], bu namaz daha ne kadar devam edecek ben sıkıldım, usandım derse kâfir olur.

   Ben niçin namaz kılayım? Ne karım ne de çocuğum var, ben bu namazdan doydum, ondan ikrah ediyorum, bu namaz işini yürütmeye kimin gücü yeter. Akıllı kimseler, yürütmeyeceğin işe girme derler. Böyle bir imtihana giremem ben, niçin boşuna vakit geçirelim. Bu çok ağır ve zor [168] bir iş, ben kimin için namaz kılayım, anam öldü, anam babam hâlâ yaşıyor, öyle ise niçin namaz kılayım? Namaz kılmakla terk etmek arasında bir fark yok, daha ne kadar ben bu işi yapacağım diyen kimse kâfir olur.

   Namaz kılmamak ne güzel şeydir diyen kimse kâfir olur. Bir kimse riya olsun diye abdestsiz secde eder veya namaz kılarsa kâfir olur.

   Bir kimse kasden kıble tarafına kılmayacağım der de, kıldığı taraf kıbleye tesadüf ederse Ebu Hanife'ye göre kâfirdir. Çünkü kıbleyi hafife almış oluyor. Bu, düzeltmeye gücü yettiği halde taharetsiz ve necis elbise ile namaz kılmaya benzer.

   Bir kimse namazları toptan kılar, birisi de ona itiraz eder de, ona cevaben, her alacaklı alacağını bir defada almayı ister [169], namazın başını yıkamadım; yıkamayacağım, namaz kılınmazsa ne olur yâni, yer mi yarılır? Korkar mıyım derse kâfir olur.

   Elimi veya başımı namazdan yıkadım, namazı eksin diye çiftçiye verdim, kılıyorum kılıyorum bir şeyim artmıyor, kendisine namaz kıl denildiği zaman, eğer namaz kılarsam gavat olayım, bu iş nefsime çok uzun geliyor diyen kimse kâfirdir. Daha zamanı var, henüz ben bekârım, namazı terk etmek iyi bir şeydir, namaz büyüklerin işidir benim değil, namaz kaçınılması gereken bir iştir, bu bir şey değildir diyen kimse kâfir olur [170].

   Çok namaz kıldım, çok Kur'an-ı Kerim okudum felâketler benim üzerimden kalkmadı, diyen kâfir olur.

   Bir kimse Farsça olarak «Çendân namaz güzârdem dilem girift: O kadar namaz kıldım ki bıktım» derse kâfir olur.

   Bir kimse, diğerine namazı terk etme, Allah seni cezalandırır der de, öbürü de ona cevaben Allah beni hastalıkla ve evlât acısı ile muaheze ederse, bana zulmetmiş, olur derse kâfir olur.

   Oruç zararlıdır, hem de çok zararlıdır diyen kimse bazılarına göre kâfir, bazılarına göre kâfir değildir.

   Bir kimse, ramazan farz olmasaydı ne olurdu?! derse kâfir olur.

   İslâmı kabul edip, islâm memleketinde bir ay kaldıktan sonra, bir kimseye namaz ve zekâttan sorulursa, o da ben farz bilmiyorum derse kâfir olur.

   Namaz, oruç, zekât, hac, gusül, cihad, öğrenme, öğretme, itaat, sabır, şükür, helâl yemek, kanaat, tevekkül, kadere rıza, tövbe, ihlâs, şeytana düşmanlık, Kur'ân'ı delil kabul etmek, Allah için sevmek, Allah için buğz etmek, mümkün olduğu miktarda iyiliği emr, kötülüğü nehy etmek, sıla-i rahm, Allah'tan korkmak, doğruluk, iyi niyet, şefkat, haya, istikamet ve yakın [171] gibi farz olduğu hususunda icmâ vaki olmuş, hususları inkâr eden veya onlardan şüphe eden kimse kâfirdir.

   Yine şirk, tekzib, zina, içki içmek, katl, rüşvet, livâta (meşru olmayan yoldan cinsî temas), harbden kaçmak, ana babaya eziyet, sihir, yetim malını yemek, faiz, evli kadına iftira, ilhad, öfke, tartı ve ölçüyü eksik yapmak, Allah'ın rahmetinden ümid kesmek, Allah'ın azabından emin olmak, deyyusluk, kumar, yol kesmek, sövmek, zıhar (karısının azalarından birini, neseb veya süt emme yolu ile kendisine haram olan bir kadının uzvuna benzetmek. Annesi, kız kardeşi ve kızı gibi...),, vazifesini yapmaktan kaçınmak, dünyayı sevmek, gıybet, ihanet, bid'at, harama şehvetle bakmak, israf, başkasını alaya almak, lânet etmek, müslümanla konuşmamak, avret yerini açmak, ihtikâr, meşru olduktan sonra bir ibadeti iptal etmek, kötü zan, hased, kibirlenmek, kendini beğenmek, riya, müdâhene (karşısındaki insana zahirî bir sevgi göstermek ve kalben bu sevgiyi göstermemek), nimete nankörlük, cehalet, sabırsızlık, inatçılık, medh olunmak istemek, taklit, kin, gaddarlık, boşluk, uzun emel, aldatmak, münafıklık, fitnecilik, hevâ ve hevesine uymak, Kur'ân-ı Kerîm-i keyfine göre tefsir etmek, günaha izin vermek, gulûl (ganimet malına ihanet etmek), zulmü def'e çalışmamak, misafirin utanmaması, besmelesiz yemek yemek, hayızlı karısına yaklaşmak, ücret alan kimsenin lâyıkı ile çalışmaması, kölelerin isyanı, komşuya eziyet, harama el sürmek, haram evde oturmak, zevce haklarına riayet etmemek, vermesi gereken hakları tehir etmek, süslü kabir yapmak, haram elbise giymek, zâlim ve şerli kimselerle arkadaşlık kurmak, yalancı şahitlik yapmak, şehâdeti gizlemek,  yalan yere yemin etmek, Resûlullah'a kasden iftira etmek, zulmen adam dövmek, hayvan yakmak, küçük günah işlemeye devam etmek, başkalarına türkü söylemek, verdiği bir şeyi başa kakmak, kâhin, müneccim ve benzerlerini tasdik etmek, kaderi yalanlamak, mücâdele etmek, riyakârca davranmak, köleyi hadımlaştırmak, tecessüs, adaletten uzaklaşmak, hayvanla cinsî münasebette bulunmak, yemeği ayıplamak, herhangi bir şahsı ayıplamak, vefa ve emâneti terk etmek, haram olduğundan icmâ vaki olan her oyun, yukarıda zikredilen farzlardan birini terk etmek ve bunun gibi haram olduğu hususunda icmâ vaki olmuş hususları inkâr eden veya şüphe eden kimse kâfirdir.

-------------------------------------------------------ŞERH KISMI------------------------------------------------

   [146] Bir kimse Kur'ân-ı Kerim'i hafife alırsa, söverse, inkâr ederse, yalanlarsa, hükümlerden veya haberlerden birisini inkâr veya şüphe ederse, -bir ayet veya harf olsa dahi- âlimlerin ittifakı ile kafirdir. Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur; «Ki ne önünden ne ardından ona (Kur'ân-ı Kerim'e) hiçbir bâtıl (yanaşıp) gelemez. (O), bütün kâinatın hamdettigi, O yegâne hüküm ve hikmet sahibi (Allah)'dan, indirilmedir.» (Fussilet: 42) Ahmed b. Hanbel'in Ebû Hüreyre'den naklettiği bir hadis-i şerifte Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: «Kur'an-ı Kerîm'de mira' yâni şüphe ve cidal küfürdür.»

   Kur'ân-ı Kerimde de şöyle buyurulmuştur; «Allahın âyetleri hakkında küfür (ve inkâr) edenlerden başkası mücadele etmez...»  (Mü'min: 4)

   İbn Abbas'ın (r.a.) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur; «Kur'an-ı Kerîm'den bir ayet inkâr edenin boynunun vurulması helâldir.» Allah tarafından indirilmiş kitapların tahrif edilmeden önceki halleri hakkındaki hüküm de yukardaki gibidir.

   Müslümanlar arasında, Kur'ân-ı Kerim'in Fatiha sûresi ile başlayıp, Nâs sûresi ile bittiğine, bu iki sûrenin arasındaki bütün sûrelerin Allah'ın kelâmı olduğuna ve O'nun Peygamberi Resûlullah'a (s.a.v.) indiğine, bundan bir harf eksiltenin veya ona bir harf ilâve edenin kâfir olduğuna icma vaki olmuştur.

   Buna göre İfk hadisesinde Hz. Âişe validemizi suçlayan veya Hz. Musa Allah ile konuşmadı, Hz. İbrahim'i Allah dost edinmedi diyen kâfir olur. Abdullah İbn Mes'ud, Kur'ân-ı Kerim'den bir âyeti inkâr tamamını inkâr hükmündedir. Bunu yapanın katli vâcibdir. İmam Kâbisi'ye şöyle soruldu:

   - Bir kimse yahudi ile kavga ederken Allah, Tevrat'a lânet etsin derse hükmü nedir? Şöyle cevap vermiştir:

   - Yahudilerin Tevratını kasdederse, katli icab etmez. Çünkü yahudiler Tevratı tahrif etmişlerdir.

   Bağdat âlimleri, kurradan İbn Şenbûz'un tevbe etmesi hususunda ısrar etmişlerdir. Zira Kur"ân-ı Kerim'i şaz harflerle okumuştur. Bir adam, bir çocuğa Allah sana da, sana öğretilene de lânet etsin demiş, bununla onun kötü ahlâkını kasdettiğini ifade etmiş, buna rağmen kadı Ebu Muhammed onu te'dib etmiştir.

   [147] Şifâ kitabında şöyle denmiştir: Kur'ân-ı Kerim, delil, mucize değil, helâl, haram ve ahlâktan da bahsetmiyor diyen, Hişâmu'l-Fûti ve Muammaru'z-Zameri gibiler kâfirdirler.

   [148] Bezzâziyye kitabında Bedru'r-Reşid şöyle demiştir; Bir kimse haramı yedikten sonra "Elhamdülillah" derse, bunu helâl rızık kabul ederek demişse, kâfirdir. Eğer haram hatırına gelmeksizin mutlak mânada rızık olarak kabul etmiş ve hamdetmişse kâfir olmaz.

   Mutezile mezhebinden olanlar buna karşı çıkmışlardır. Zira. onlara göre haram, rızık değildir. Bize göre ise rızık harama da helâle de şamil olur.

   [149] Bir şeyi emrederken «bismillah» demek günümüzde çok vuku bulan hadiselerdendir. Bu gibileri tekfir etmek zordur. Maksatları da Allah'ın ismini hafife almak veya Allah'ın kelâmını kendi kelâmı yerine koymak değildir. Bellki de onun maksadı yemeye başlarken «bismillah» de de, öyle ye demektir. Müftü zahirine bakarak bu hususta fetva vermekte acele etmemelidir. Bezzâziyye'de Harzem âlimlerinden şöyle nakledilmiştir: Tartanların ve ölçenlerin, sayarken veya ölçerken bismillah 2, 3, 4 diye saymaları veya ölçmeleri yukardakine benzemez. Eğer bunların , maksadı besmele çekmek olsa idi, bismillâh'dan sonra 1. 2, 3, 4 diye sayarlardı.

   [150] İmam Muhammed'e göre, namaz kılmıyorum, sözü dört ihtimâl taşır:

   1 -Çünkü ben namazımı kıldım.

   2 -Senin emrinle kılmam. Çünkü senden daha hayırlısı bana namaz kılmayı emretti.

   3 - Fâsık olduğum için kılmıyorum.

   Bu üç hal küfür değildir.

   4 -«Kılmıyorum. Benim üzerime farz değildir. Ben namazla emrolunmadım.» Bu hal küfre götürür,

   [151] Bir kimse, .Allah benim malımı noksan kıldı, ben de onun hakkını noksan kılarım, namaz kılmam, derse, bu küfür olur. Zira bu hal Allah ile muaraza etmektir; Namazı terk etmek böyle değildir. Her ne kadar itaatte muhalefet var ise de imandan çıkarmaz.

   İmam Razî, Allah'a Cennet ve Cehennem korkusu ile ibadet eden kimse bununla «Cennet ve Cehennem olmasa idi Allah'a ibadet etmezdim» manasını kasd ediyorsa kâfirdir, demiştir. Çünkü, Allah'ın zatı ve rızası için ibadet yapılır.

   Biz ramazanda namaz kılarız. Çünkü ramazandaki bir vakit namaz yetmiş vahik namaza bedeldir diyen kimse kâfir olur. Çünkü hem namazı çok görüyor ve hem de muayyen bir vakte tahsis ediyor.

   [152] Fusûlu'l-İmâdî isimli kitapta şöyle denilmiştir: Bir kimse cemaatten utanarak veya düşmandan kaçarak, abdestsiz olarak namaza durursa kâfir olmaz. Böyle bir mecburiyet altında kalan kimse kıyam, kıraat, rükû ve sücûdu şeklen yapar, fakat hiçbir şey okumaz. Küfre gitmemesi için böyle hareket etmesi gerekir. Kıbleden başka bir yöne kasden dönen bir kimsenin, bunu istihza yolu ile yapıp yapmadığı araştırılır. İstihzâ yolu ile yapmışsa kâfir olur.

   [153] «Hâvi» isimli kitapta, bir kimse bir müezzinin ezanını dinlerken, yalan söylüyorsun derse kâfir olur. «Muhit»te de bu acâip bir sestir, bu çan sesidir derse kâfir olur.

   «İhyâ»da ezan ve kamet esnasında konuşmanın haram olduğu ve icabeti terkettiğinde de küfründen korkulduğu kaydedilmiştir.

   Bazılarına göre, ezan ve kamet yapılırken selâm verilmez ve alınmaz, icabet'ten başka bir şeyle meşgul olunmaz. Elle veya ayakla yapılan işler terk edilir. Ancak Ku.r'ân-ı Kerim okunuyorsa dinlenir.

   [154] «Hülâsa» isimli kitapta, ramazan için «şu uzun ay yine geldi» demek, «Muhit»te de «bu ağır ay geldi» veya recep ayı girerken bu aylara yine düştük» demenin küfür olduğu zikredilmektedir. Çünkü bu mevsimler, mübarek ayları içine almaktadır. Şer'an sevilmesi gerekirken nefret, etmek küfürdür. Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: «Allah'ım, recebi ve şabanı bize mübarek kıl ve bizi ramazana ulaştır.»

   Ramazanın güçlüğüne, zorluğuna düştük derse kâfir olur. Fakat bununla açlığa tahammül edememeyi kasdediyorsa kâfir olmaz.

   «Muhit» isimli kitapta, Allah bize bu ibadetleri azap olarak gönderdi der ve herhangi bir te'vilde bulunmazsa kâfir olur. Çünkü Allah bu ibadetleri insanların saadeti için emr etmiştir, Âhirette azaptan kurtulup sevaba, mükâfata nail olmaları için farz kılmıştır. Yoksa Allah, onların ne ibadetine, ne sevabına, ve ne de yardımına muhtaçtır.

   «Hülâsa» isimli kitapta, bu meseledeki azabdan muradı yorgunluk ise kâfir olmaz denmektedir. Bir kimse, bu ibadetler bize farz olmasaydı daha Hayırlı olurdu der ve te'vilde bulunmazsa kafirdir, «Hayırlı olmaktan» maksadı «daha ehven olur» mânası ise kâfir olmaz.

   [155] «mevakıf» ve «Tehzibu'l-Kelâm» kitaplarında şöyle denilmektedir: Kabir azabı hakkındaki hadîsler, manevî tevatür derecesine ulaşmıştır. Yine bu kitaplara göre, «Kitap ve Sünnete dayanarak, kabir azabının hak olduğunda icma hâsıl olmuştur. Sonradan meydana çıkan veya çıkacak olan ihtilâf, geçmişteki bu icmâa zarar vermez.»

   Bu kaideye göre, kabir azabını inkâr eden kâfirdir.

   [156] Ba's demek, öldükten sonra dirilmek demektir. Buna inanmak dini bir zarurettir. Ba's hakkındaki görüş beştir:
   1 -Sadece cismin dirilmesi: Bu, kelâmcılardan birçoğunun görüşüdür.
   2 -Sadece ruhun dirilmesi: Bu da felsefecilerin görüşüdür.
   3 -Ruhun ve cesedin beraberce dirilmesi: Birçok muhakkikinin görüşü, böyledir.
   4 -Hiçbirinin dirilmeyecegi görüşünde olanlar da tabiatçılardır.
   5 -Bu hususta susanlar, fikir yürütmeyenler. (Câlinûs)
   Enl-i sünnetin görüşü ise: Te'vil kabul etmeyen âyetlerdir. Bunlardan ikisi şöyledir: «Sonra siz kıyamet gününde muhakkak diriltilip kaldırılacaksınız.» (Mü'minûn: 16)
   «(Habibim) de ki: «Onları ilk defa yaratan diriltecek. O, her yaratmayı hakkiyle bilendir.» (Yâsin:79)
   İmam Mâtürîdî bu hususta şöyle demiştir: Resûlullah'ın getirdiklerine iman edip de, haşrı inkâr etmek akıl kârı değildir. Böyle bir kimsenin kâfir olduğunda şüphe yoktur.

   [157] Rü'yetullah'ın'dünyada iken vukuu, «ehad» tariki ile gelen hadis-i şerif ile sabit olduğundan, inkâr eden kâfir olmaz. Fakat Cennete girdikten sonra görmeyi, inkâr eden kesinlikle kâfirdir. Çünkü bu, Kitap, Sünnet ve icma ile sabittir.

   [158] Cenneti istemiyorum, Allah'ı görmek istiyorum diyen kimsenin kâfir olmaması gerekir. Çünkü o daha yükseğini istemiştir. «Dünya, âhiret ehline; âhiret, dünya ehline; ikisi de Allah ehline haramdır», sözü, yukarki görüşü te'yid etmektedir.

   [159] «Hâvi» isimli kitapta şöyle denilmiştir: Adem oğlundan başka varlıkların, hayvanların haşrolunmayacağını iddia etmek küfürdür. Bu hadis-î şerif ile sabittir. Bunlar kısas için haşrolunacaklar, «toprak ol» emrinden sonra toprak olacaklar, bunu gören kâfirler de «ne olurdu biz de toprak olaydik» diyeceklerdir.

   [160] Hülâsa, şeriatı ve şeriata taalluk eden şeyleri hafife alan, istihza eden kimseler kâfirdir. «Bahru'r-Râik» isimli kitapta şöyle vârid olmuştur: Namazı kasden terk edip, kazasına niyet etmeyen ve akıbetinden de, korkmayan kimse kâfirdir.
   [161] «Haram liaynihi»: Bazı fetvalara göre kat'i delil ile sabit olursa inkârı küfürdür. «Haram ligayrihî» olursa: Delil-i kat'i ile sâbit olsa dahi küfürü gerektirmez. Bazılarına göre, delil-i kat'i ile sabit olduktan sonra «Haram liaynihi» olsun, «haram ligayrihi» olsun inkârı küfürdür.
   Birinci görüşe göre, bir kimse hayızlı karısına yaklaşır ve helâl kabul ederse kâfir olmaz. Çünkü «haram ligayrihi»dir:
   İkinci görüşe göre kâfirdir. Haramlığını tasdik etmeyi gerekirken tekzip ettiğinden dolayı kâfir olmuştur. «Hâdimî»

   [162] İbn Hümâm şöyle demiştir: İki harfin arasındaki far .açık ve bilmekte güçlük çekilmiyorsa, mesela namaz kılan bir kimse «sâlihât» yerine «tâlihât» okursa namazı fâsid olur. Eğer «Zı» ile «Dad» harfleri gibi, iki harfin arasını ayırmak zor ise bazılarına göre fâsid, çoklarına göre de fâsid değildir. Bu görüşü Muhammed b. Seleme şöyle izah etmiştir: Fâsid olmaması, bu iki harfi acemlerin birbirinden ayıramamasındandır. Zahidi «Fetevâ el-Hücce»de şöyle kaydedildiğini nakletmektedir: Eğer bunu okuyan fakih ise, namazı iade etmesi emrolunur. Avam hakkında ise caizdir. Bu hususta söylenen en güzel söz de budur. Kadıhan, «veleddallin»deki «Dat» harfi yerine «Zı» ve «dal» olarak okunsa namaz fâsid olmaz demiştir.

   [163] Bir kimse Allah'ın kelâmından bir kelime veya mütevatir kıraatten birisini inkâr ederse veya Allah'ın kelâmı değildir derse kâfir olur. Neml sûresindeki «besmele» için Allah kelâmı değildir derse kâfir olur. Fakat sûre başlarındaki besmeleler için Allah kelâmı değildir derse, kâfir olmaz. Zira Hanefi ve Mâlikilere göre Kur'ân'dan değildir.

   Bir kimse, Kur'ân-ı Kerim'in okunduğunu işitir de, istihza ederek, bu ne biçim nağmedir der ve bununla okunanı kasdederse kâfirdir. Okuyanın çirkin sesini ve acâip edasını kasdederse kâfir olmaz. «Zâhiriye» isimli kitapta şöyle denilmiştir. Bir kimse Kur'ân-ı Kerim'i alay ederek okursa kâfirdir. Zira Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır: «Hakikaten o (Kur'ân) hak ile (Bâtılı ayırdeden) kat'i bir kelâmdır. O, bir şaka değildir.» (Târik: 13-14)

   «Fevzu'n-Necât'da şöyle vârid olmuştur: Bir kimse, bir başkasına evini, «vessemâi vettâriki» gibi yap veya «kul hüvellah»ı tencerede pişir, veyahut da sen «innâ a'taynâ»dan kısasın ve buna benzer sözlerle Kur'ân-ı Kerim'i alaya alır mahiyette birtakım tasarruflarda bulunursa kâfirdir.

   «Al Kur'ân'ın ücretini» sözünü söyleyenin maksadı okuttuğu veya yazdırdığı Kür'an ise, bunun mahzuru yoktur. Müteahhirin âlimleri, Kur'ân-ı Kerim'i ücretle okutmayı ve yazmayı (basmayı) tecviz etmişlerdir.

   [164] Muhit kitabında şöyle denmiştir: Cihad eden kimselere «pirinç yiyicileri» diyen kimsenin maksadı, onların cihad edişlerini itaatlarını aşağılamaksa kâfirdir. Fakat onların niyetlerinin aslında cihad olmadığını, ganimet v.s. olduğunu kasdederse kâfir olmaz.

   [165] Bir kimse kasden namazı terkederse kâfirdir diyen, sahabeler şunlardır: Ömer b. Hattab, Abdullah İbn Mes'ud, Abdullah b. Abbas, Muaz b. Cebel, Câbir b. Abdullah, Ebu'd-Derdâ (radıyallahü anhüm)dır. Sahabe olmayanlar da şu âlimlerdir: Ahmed b. Hanbel, İshak, Ebu Davud, Abdullah b. Mübarek, Nehal, Hakem ve Eyyûbu's-Sahtiyâni'dir.

   «Hulâsa» kitabında, namazı ve cemaati terk edenin, şehâdeti kabul edilmez denmiştir.

   Namaz kılmayan bir kadını boşamak en uygun davranıştır.

   Bazı kitaplarda da şöyle vârid olmuştur: Namazı terk eden kâfirdir. Katli vâcibdir. Bunu söyleyenler Hammad b. Zeyd, Mekhûl, Mâlik ve Ahmed İbn Hanbel'dir. Fakat Ahmed b. Hanbel'e göre kâfirdir. Diğerlerine göre hadd tatbik edilerek öldürülür.

   İmam Ebu Hanife'ye göre, namaz kılıncaya kadar hapsedilir. Namaz kılmazsa müebbeden hapiste kalır, orada ölür. Bu hükümleri ihtiva eden birçok hadis-i şerifler vardır. Bu hadis-i şeriflerden ikisi şöyledir: «Üç şey vardır ki, İslam onun üzerine tesis edilmiştir. Bunlardan  birini terk eden kâfirdir, kanı helâldir: 1- Kelime-i şehadet, 2 - Farz namazlar, 3 -Ramazan orucu.»

   «Menâvî», bu, oruçla namazın terkini helâl kabul edenler içindir, der.

   Sahih-i Müslim'in rivayet ettiği hadis-i şerif ise şöyledir: «Namazı terk eden şirk ile küfür arasındadır.»
«Menâvî», «namazı terk etmekle, insanla küfür arasında bir kavuşma meydana gelir» demektedir.

   [166] Şer'i kaidelerden birisini yalanlayan, Resûlullah'ın fiilinden yakinen bilinen ve bize tevatür yolu ile naklonunan, icmâ vâki olmuş bir şeyi inkâr eden kâfirdir. Namazın farziyyetini, rekât ve secdenin adedlerini, Allah'ın bize Kur'ân-ı Kerim'de namazı toptan farz kıldığını iddia edip beş vakte ayrılıp birtakım şartları olduğunu bilmiyorum, bu konuda açık nass da yoktur, zikredilen hadis ise «ehad»dır derse kâfir olur.

   Namazın sadece sabah ve akşam farz kılındığını iddia eden hâriciler de kâfirdir. Çok ibadet ve çok cihad etmekle nefisleri olgunlaştığı için namazın kendilerinden sakıt olduğunu iddia eden mutasavvıflar da kâfirdirler.

   [167] «Yetime» isimli kitapta şöyle vârid olmuştur: İnkâr ederek veya hafife alarak, namaz kılmıyorum veya namazla emrolunmadım, bana vâcib değildir diyen kimse kâfirdir. Ben bugün namaz kılmıyordum veya hiç namaz kılmayacağım diyenin küfründen korkulur. Zira, tamamen itaati terk etmek ve günah irtikâp etmek mü'mini imandan çıkarmaz.

   Zahiriye kitabında şöyle vârid olmuştur: «Bir kimse yalnız ramazanda namaz kılar da, bu da çok veya ramazandaki namazın diğer zamanlardaki namazın 7O'ine bedel olduğunu, ileri sürerse kâfirdir. Çünkü bu kimse sevabın ramazanda çok oluşunun namazın aslını ve adedini düşürdüğünü iddia etmektedir. Bu ise küfürdür. Bir kimse, bizim için, başkaları namaz kılıyor derse kâfirdir. Bunu söyleyen kimse ya namazın farz-ı kifâye olduğunu iddia ediyor veyahut da alay ediyor. Her iki halde de kâfirdir.

   [168] «Fevzû'n-Necât» kitabında şöyle denmiştir: Niçin namaz kılayım, ne karım var ne de çocuğum diyen kimse kâfirdir. Çünkü bu adam, ya namazın sadece karısı ve çocuğu olana farz olduğunu iddia ediyor veyahut da Allah ile, kendisine çocuk vermediği için muâraza yapıyor.

   Bu ne bitmez namazdır, daraldım diyen kimse kafirdir. Çünkü, bu adam namazın farziyyetine itiraz etmektedir.

   Kim bu emri, namazı sonuna kadar devam ettirebilir. Bu adam yine namazı takatin fevkinde bir külfet telâkki etmektedir. Halbuki Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: «Biz hiçbir nefse gücünün yetmediğini yüklemeyiz» (En'am: 152)

   Bir kimse, diğerine namaz kıl dediğinde, o da ramazanı bekle o zaman kılarım derse kâfir olur. Çünkü bu adam, namazın sadece ramazanda farz olduğunu iddia etmektedir.

   Bir kimse, ben böyle bir belâya giremem derse kâfir olur. Bu kimse tâatı, belâ kabul etmiştir. Halbuki belâ olan ma'siyettir. Ancak tâate «hasen» yâni «iyi belâ» denebilir. Peygamber Efendimiz «iyi belâyı bana verdiğin için sana hamd ederim» diye dua etmiştir. Namaz kılmakla, daha ne zamana kadar vakit öldüreceğim diyen kimse kâfirdir. Namaz ağırdır veya çok zordur diyen kimsenin sözü, Allah'a itiraz mahiyetini taşıyorsa kâfirdir.

   [169] «Yetime» isimli kitapta şöyle vârid olmuştur: Abdestsiz bir kimse, riyâ olsun diye namaz kılarsa kâfirdir. Riyâ niyeti ile değil de utandığından kılarsa kâfir değildir.

   Bir kimse kasden kıbleden başka bir cihete dönse o da kıbleye tesadüf etse, İmam Ebu Hanife'ye göre kâfirdir. Necis bir elbise ile namaz kılanın durumu da aynıdır. Bu hüküm, temizlemeye gücü yettiği halde, elbisesini temizlemeyen ve helâl kabul eden içindir.

   Namazı kasden gecirir-geçirir de sonra birden kaza eder de, bu böyle olmaz diye itiraz eden kimseye, alacaklı alacağını, bir defada ister derse kâfir olur. Çünkü ibadeti borç, Allah'ı da alacaklı kabul etmektedir.

   [170] Namazın terki ile ilgili bazı hadis-i şerifler: «Namazı kasden terk eden kimse açıkça küfretmiş olur.» Taberanî «Câmî»de rivayet etmiştir.

   «Kim ikindi namazını terk ederse bütün amelleri silinir.» Buhari

   «Namazı terkeden kimse, Allah'a, Allah kendisine kızdığı halde mülâki olur.» Taberânî rivayet etmiştir.

   «Namaz dinin direğidir, namazı ikame eden dinini ikame etmiş olur. Terk eden de dinini yıkmış olur.» Beyheki rivayet etmiştir.

   Sabit b. Eşlem elli sene gecelerini namaz kılmakla geçirmiştir. Seher vaktinde şu duayı yapmıştır: «Ya Rabbi, bir kimseye kabrinde namaz kılmayı nasip etti isen bana da nasip eyle.» Bu zat ölüp defn işi bittikten sonra, mezarındaki duvarın bazı kerpiçleri dökülmüş ve ayakta namaz kıldığı görülmüştür. Bu zat hayatta iken şöyle derdi: Namaz yeryüzünde Allah'a bir hizmettir. Eğer namazdan daha efdal bir şey olsaydı, Allah Teâlâ şöyle buyurmazdı: «O, mihrabda durup namaz kılarken melekler ona (şöyle) nidâ etti...» (Al-i İmran: 30)

   Yine bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: «Kıyamet gününde kul ilk önca namazın hesabını verecektir. Eğer namaz ibadeti fasid olursa diğer amelleri de fasid; sâlih olursa diğer amelleri de salih olacaktır.»Taberânî rivayet etmiştr.

   Hadis-i şeriflerde geçen «küfürler» her ne kadar te'vil götürüyorsa da terkteki günahın büyüklüğüne delildir.

   [171] Feyzü'l-Kadir'de, ahlak-ı hamide (övülmüş huylar) 160 kadardır: İhlas, isar: başkasını kendine tercih etmek, kötü işten sonra derhal iyi bir iş yapmak, ibadette haddi aşmamak, iaşeyi temin için çalışmak, başkasının değil kendi ayıbı ile meşgul olmak, teslimiyetle beraber itikad etmek, zengin de olsa fakir yaşamak, cimrilik yapmadan harcamak, malı namusunu korumak için harcamak, iyiliği emretmek, şüphelerden kaçınmak, zararsız olan şeyden zararlı olabilir diye korkmak, dargınları barıştırmak, yollardaki engelleri (taş, diken v.s.) kaldırmak, istişare, istihare, ihtiram, fazilet erbabına hürmet, faziletli zaman ve mekânlara ta'zim, mü'mini sevindirmek, talim terbiye yolu ile hem kendisinin hem de başkasının irşâdına gayret sarf etmek, selamı yaymak, selama önce kendi başlamak, komşuya ikram, muhtaca istemeden önce vermek, başkasının az hayrını çok, kendinin çok hayrını az görmek, tembellikten kaçınmak, güleryüzlü olmak, tevazu, tevbe, iyilik ve takvada yardımlaşmak, sevgi, bir iş yaparken acele etmemek, yaşayışını ve meskenini tedvir, tefekkür, büyüklerine karşı kibirlenmemek, insanları hak ettikleri makama koymak, mühim olanı öne almak, başkalarının düşüklüklerine göz yummak, eziyete tahammül etmek, kaderin seyrine teslimiyet, eziyeti terk etmek, boş olmamak, bir işle meşgul olmak, insanlara karşı düşmanlık yapmamak, güçlük çıkarmamak, riyakârlık yapmamak, usanmamak, nimete şükür, çok arkadaş ve yardımcı edinmek, zorluğa tahammül, güzel isim takmak, çirkin lâkabdan kaçınmak, fakirlere bol bol yardım etmek, töhmet yerlerinden, zulümden, çirkin sözden kaçınmak, Allah'ı tanımak, Peygamber kokusu ile kokulanmak, işlerde sebat etmek, Allah'a güvenmek, nefisle mücahede etmek, iyi şeyleri yapmak, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek, yumuşak davranmak, haya, emaneti, anlaşmayı, şerefi korumak, susmasını bilmek, akıllıca konuşmak, hüsn-i zan, adâb-ı muaşeret, hamiyet, sâlihlere, fakirlere, âlimlere, kardeşlere, misafirlere hizmet etmek, huşu, Allah'dan korkmak, kötülükleri def etmek, tefekküre ve ibret almaya devam etmek, ilim talebinde devamlı olmak, Allah için icabında zilleti kabul etmek, yumuşak huylu olmak, küçüklere, miskinlere, yetimlere, hayvanlara ve hastalara karşı merhametli olmak, ümitli olmak, başkalarına karşı ince, nâzik davranmak, zühd, cömertlik, müsamaha, bilmediğine dahi selam vermek, şehamet; haysiyetli olmak, şecaat, şefaat, aza ve çoğa şükür, her hal ve duruma sabır, doğru konuşmak, sulh, sadakat, hoş sohbet olmak, sıla-i rahim, susmak, nefsini dağınıklıktan korumak, iç temizlik, iffet, adalet, afv, uzlet, himmet sahibi olmak, güzel kıskançlık, gıpta, şiddet ânında namaza koşmak, feraset, gerekeni yapmak, başkasının hakkını vermek, kimden olursa olsun hakkı kabul etmek, insanların ihtiyacını temin etmek, sinirlenmemek, yetime kanat germek, seferden geleni karşılamak, temiz olmak, teheccüd ve diğer nafile namazları kılmak, faydalı şeyleri yapmak, idare etmek, yumuşak sözlülük, nefsi hesaba çekmek ve ona karşı gelmek, güzel davranış, hak sahibini bilmek, ehl-i beyti sevmek, meşru-doğru lâtife yapmak, kötülükten uzaklaştırmak, nasihat, nezih olmak, vera', yakin ve buna benzer şeylerdir. Bunlar ayet-i kerîme ve hadis-i şerîflerden alınmıştır. Herkesin bilmesi gerekir, «İhyâ»da şöyle vârid olmuştur: Medh edilen huylar şunlardır: Sabır, şükür, korku, ümid, rızâ, zühd, takva, kanaat, cömertlik, her halde Allah'a minnet duymak, ihsan, hüsn-i zan, güzel huy, âdâb-i muaşeret, sıdk ve ihlâs...

   Zemmedilen, kötülenen huylar da şunlardır: Fakirlikten korkmak, aldatmak. kin, hased gözü yükseklerde olmak, övülmeyi sevmek, eğlenmek için dünyada çok yaşamak istemek, kibir, riya, sinirlenmek, düşmanlık, tama', cimrilik, şerlilik, zulüm, zenginleri ta'zim etmek, fakirleri hor görmek, övünmek, rekabet, kibirli yürümek, hakka boyun eğmemek, kendini ilgilendirmeyen bir şeye burnunu sokmak, çok konuşmayı sevmek, halka iyi görünmeye çalışmak, kendini beğenmek, başkalarının ayıbı ile meşgul olmak, kalpten korku ve hüznü çıkarmak, nefsin zilleti halinde ona yardımcı olmak, hakka yardımda zayıf kalmak, alenen dost olduğuna gizlice düşman olmak, Allah'ın mekrinden emin olmak, tâate güvenmek, hile, ihanet, aldatma, uzun emel, katı yüreklilik, kabalık, dünyayı sevmek, insanlardan ayrılmaktan korkmak, cefa, acelecilik, haya ve merhamet azlığı, bunlar ve bunlara benzer şeyler kalbin kötü vasıflarındandır. Yapılmaması gereken amellerin aslı bunlardır.
 

  Devam