TESETTÜR LAZIMDIR

 

   İbn-i Cübeyr Hazretleri diyork, «Cehâlet zamanında kadınlar başlarına câr örtup iki omuzları arasında arkaya doğru sarkıdırlar ve bu şekilde tamamen gerdanları ile göğüslerinin bir kısmı açılkta kalırdı »

   İslâm tebliğe başlandıktan sonra ve o devredeki hanımlardan iman edenler, örtunmeğe ait ayet gelinceye kadar onların yaşama1arı üzerine aynı hali geçirmiştiler, yani bu hal üzere yaşamıştılar. Bir takım tefsircilern beyanlarına göre, cehâlet zamanında Arap kadınlarının bir âdetleri de, kendilerini süsledikten sonra evlerinden çıkıp erkeklerle karışarak onlara kendilerinin süslenmiş olduklarını gösterirlerdi. Gerek iyi ve gerekse kötü kişilerle konuşurlardı. İslâmi kabul ettikten sonra ve kapanmağa ait âyetler gelinceye kadar bu kadınlar bu şekilde gezerlerdi.

   Buhâri Şarihi Allâme-i aynî sahibi diyor ki: «Cenab-ı Peygamberi Zîşan Efendimiz dahi hicap mes’elesi hakkında arapların cehalet vaktindeki âdetleri vechüzere ceryan etmekte idi. Gerçi kendisi kapanmanın ne kadar önemli olduğunu biliyordu. Fakat bu hususa ait hiçbir şey söylenmediği için ilâhî emri bekliyordu »

   Peygamberin hanımları ara sıra dışarıya çıkıp ihtiyaç1arını alıyorlardı. Onları o vaziyette gören Hz Ömer (R.A.) son derece kıskamyordu. Bir gün Hz. Ömer Resulullh Efendimize giderek, şöyle müracaatta bulundu:

«Yâ Resülallah, iyi ve kötü kimseler senin hanımlarınla konuşuyorlar, bunları örtünmekle emrediniz.» der. Ve bu sözünü tekrar eder.

   Hz. Peygamberimiz «Allah’ın emrini gözetlediğini ihsas ettirerek, Hz. Ömer’e hiç bir şey söylemez. Sükutü ihtiyar eder.»

   Yine Resulullah Efendimizin hanımlarından (SEVDE BİNTİ ZEVĞE) bazı ihtiyaçları için bir gece yatsı yakti dışarı çıktı. Kendisi vücutlu bir kadın idi. Hz. Ömer onu tanıdı. Esasen kadınlarm örtünmelerini can-u gonülden istediği için yüksek sesle (YA SEVDE! SENİ TANIDIM, NASIL OLUR DA GECELEYİN EVİNDEN DIŞARI ÇIKARSIN?» dedi

   Hz. Sevde dışarı çıktı ve geri döndü Peygamber Efendimiz’e müracâat etti ve dedi ki: «Yâ Resulallah, bâzı ihtiyaçlarım için dışarı çıkmış idim, Hz. Ömer bana şöyle söyledi. » «İşte bunun üzerine (HİCÂB) âyeti nâzi1oldu. Yâni kadınların kapanmasının bir farz olduğu hükmü bildirildi. Bunun üzerine Resulullah buyurdu:

   «Cenâb-ı Hak tarafından ancak işiniz için evlerinizden dışarı çıkmağa size izin verildi.»

   Örtünmeğe ait olan âyetin nâzil olduğu tarih ile sahabe arasında ihtilâf vaki olmuştur. Hz. Katâdeye göre, hicretin beşinci senesinde tesettüre ait âyet nâzil oldu.

   İbn-i Sâd Hazretlerine göre: Hicretin dördüncü senesinin zilkâdesinde, bâzılarına göre de hicretin üçüncü senesinde hicâp âyeti nâzil olmuştur.

   İslâm dini cehâletten kalma iki şeyi kaldırdı. Yâni iki kötü âetlerini kaldırdı. Ve bunun yerine çok önemli ve faydalı bulunan iki çeşit örtünmeği getirdi.

   Birisi: Bülûğa ermeden itibaren her kadın (CİLBÂB) yani bütün vücudunu kapatacak şekilde çarşaf giyerek veya başka bir etbise ile üst başını kapatacak bir şekilde kocası ile ve mahremlerinden başka hiç bir kimseye vücudunun âzalarını göstermemek.

   Diğeri de, evlerinde oturup bir ihtiyaçları olmadıkça evden dışarı çıkmamağı öğütlemek olmuştur. Kur’an-i Kerim örtünmenin bu iki kısmı hakkında da açıklamalarda bulunmaktadır:

   Âyetın birisi şöyledir:

   “Ey Peygamber, zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu onların tanınıp ezâ edilmemelerine daha uygundur. Allah çok yarlığayıçıdır, çok esirgeyicidir” (El­Ahzab sûresi âyet 59)

   İşte bu âyet-i kerime ile Mevlâ müslüman kadınların örtünmesini farz kılmıştır.

Âlüsî tefsiri sahibi merhum (RÜHÜL MEÂNÎ) isimli tefsirinde diyor ki:

“Bu âyeti çelile ile farz kılınan örtünmenin keyfiyetinde ulemaî kiram ihtilâf etmişlerdir” Muhammed bin Şirin diyor ki: Abidetüsselmaniye bu âyeti celiledeki tesettürden, yani örtünmektet sordum. Bu zâtı muhterem şu yolda örtünmenin şeklini gösterdi.

   Yanında bulunan bir çarşafı büründü, başını kaşlarına kadar kâmilen örttüğü gibi yüzünü dâhi örtüp yalnız sol gözünü açık bıraktı.

   İbn-i Abbas Hazretleri diyor ki «Cilbâb, yâni çarşafın  bir ucu kaşlara kadar alnın iki tarafından bükülüb bağlanır, sonra burun dâhi örtülür, her ne kadar gözler açıkta kalırsa da yüzlerin ekserisi ile gerdanlığın ve göğsün tamamen kapanması gerekiyor.» Katade de aynı İbn-i Abbas’ın görüşüne iştirak ediyor. İbn-i Cerir, İbn-i Hâtem, İbn-i Merdeviye diyorlar ki: “Kadın cilbab ile başının üstünden yüzünü örtüp yslnız bir gözünü açacaktır.”

   Ummü Seleme’den rivayet olunmuştur ki: Vaktaki "يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلابِيبِهِنَّ"  âyeti ki nâzil oldu. Ansar ve Muhacirin kadınları ilâhî emre tâbi oldular, bir ihtiyaçları için dışarı çıktıklarında sanki başlarında bir karga kuşları varmış gibi sekinet ve vekar uzere hareket ederlerdi. Ve üzerlerine sıyah renkli elbise giyerlerd.

   Bir de sure-i Ahzabın otuz üçüncü âyeti celilesinde buyurulmuştur ki:

   «Vakar ile evlerinizde oturun. Evvelki câhiliyyet (devri kadınlarının kırıla döküle, süslerini göstere göstere) yürüyüşü gibi yürümeyin » (Ahzab 33)

   Aynı sûrenin 53’ncü âyetinde de şöyle buyuruluyor:

   “Bir de onun zevcelerinden lüzumlu bir şey istediğiniz vakit perde arkasından isteyin onlardan. Bu, hem sizlerin kalbleriniz, hem onların kalbleri için daha temizdir” (Ahzab Sr. Â. 53)

   Bu âyeti kerimeler her ne kadar Resulullahın hanımları için tahsis edilmiş ise de Hâsi zikredim âmi  murad kabilinden mecâz olub, hükmü umuma ve umum mü’min olan kadınlara şamildir. Yahut da diğer kadınlar Resulullahın hanımlarına tâbi olmak suretiyle bu emre dahildirler.

   İşte bu âyeti kerimelerden anlaşıldığına göre, kadınlar işleri olmadan fûzuli yere sokağa çıkmaları men edilmiştir. Kendilerini sakınmaları ve kendi kendilerini korumaları ve kendilerini sakındırmaları farz kılınmıştır.

   Tefsir erbabı diyorlar ki: «Bu âyeti kerıme nâzil olunca, akraba, babalar, evlâd1ar, kardeşler hepsi Resulullaha gelip «Yâ Resu1allah, bizler de mi analarımızla, kardeşlerimizle perde arkasından konuşacağız» diye sormuşlar, bunun üzerine Nur sûresinin otuz birinci âyeti nâzil oldu ve böylelikle,  namahrem olmıyanın farkları ortaya çıkmış oldu Bunun üzerine Hz. Allah buyurdu:

«Zinetlerini kendi kocalarından, yahud kendi babalarından, yahud kocalarınm babalarından, yahud kendi oğullarından, yahud kocalarının oğullarından, yahud kendi biraderlerinden, yahud kendi biraderlerinin oğullarından, yahud kız kardeşlerinin oğullarından, yahud kendi kadınlarından, yahud kendi ellerindeki memlükelerinden, yahud erkeklerden yana ihtiyâcı olmıyan hizmetçilerden, yahud henüz kadınların gizli yerlerine muttâli olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Hepiniz Allah’a tevbe edin ey mü’minler. Tâ ki korktuğunuzdan emin, umduğunuza nâil olasınız.»  (En­nur sr.31)

   Üstün bilginlerden ve güvenilir alimlerden KÂSANÎ Hazretleri (Bedâiüssenaiğ) isimli kitabında diyor ki: «Tertib iki nevidir. Biri zineti zâhire, diğeri zineti batinedir. Zineti zahire: Gözdeki sürme, parmaklardaki yüzük, ayaktaki gümüş halkadır.

   Zineti batine ise: Baş bağı, saç bağı, kulaktaki küpe, göğüs ve gerdandaki hamail veya zincir ve kolda takılan bileziklerdir.

   Yukarıda zikrolunan kimselere yâni mahremleri olan kişilere bu zinetlerinı kadınlar  gösterebilirler. Çünkü sayılan kişiler o kadının mahremleridirler. Onunla onların nikâhlanması haramdır.

   Hz. Aişe Validemizin açıklamasına göre: «Açılmasi helal olan kadın için ancak bir gözüdür,» diyor. Mahrem olmayan kadınlara bakmanın haram olması, zinâya ve fitneye yol açtığı içindir. Halbuki kadınların bütün güzellikleri yüzlerinde toplanmıştır. Binaenaleyh, bir yabancı kimsenin kadının yüzüne şehvet nazarı ile bakması diğer âzalarına bakmasından daha sakıncalıdır. Onun için kadın yüzünü de de yabancılara karşı kapatması rahat yaşaması bakımından faydalıdır.» diyor.

   İbn-i Abbas (R.A.)dan rivayet olunan bir hadisi şerifte peygamberimiz Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:

   «Cenab-ı Hak mü’minlerin kadınlarına evlerinden çıktıkları zaman, ortü ile başları üstünde yüzlerini örtüp ancak bir gözlerini göstermelerine ruhsat vermiştir »

   Bu hadisı şerif, bir öceki âyeti   tefsir ettiği için Aişe validemizin de ifadesini te’yit etmekte ve Hz. Aişe’ye göre, kadınların bir gözlerinden başka sokakta hiç bir taraflarını açmamaları lâzımdır. 

   Şafiî mezhebi Hz. Aişe’nin sözü üzerine yürümüştür. Şafiî mezhebine göre kadının tamamen yüz, iç ve dışı ile bileğe kadar, elleri de avrettir Binaenaleyh, mahrem olmıyanlardan bu âzaların sakındırılması vâcibdir. Ancak bu âza1ar namaz hakkında avret değillerdir. Zira o âzaların açılması ile namaz fasid olmaz. Yâni bozulmaz.

   Kifaye isimli kitabda deniyor ki: «Hz. Ali ile İbn-i Abbas diyorlar ki, إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا» âyeti kerimesiyle açılmasına ruhsat verilen âza zâhiri zînet mahalli olan yüz ile ellerdir.

   Cenab-ı Peygamber buyurdu: «Yâ Aişe! Bir kadın erginlik çağına erince, onun âzasından yüz ile ellerinden başka hiçbir uzvu görülmesi caiz olmaz »

   Bu hadisi şerif de, âyeti kerimeyi tefsir etmekle beraber, Hz. Ali ile İbn-i Abbas Efendlerimizin ifadelerin de te’yit eylemektedir

   Hanefi mezhebi de bu esas uzerine kurulmuştur Yâni kadının yüzü ile elleri avret değil, namahrem değillerdir. Ayni zamanda ayaklar da topuktan aşağısı avret sayılmamıştır. Binaenaleyh, şehvetsiz bu âzalara bakmak haram değildir

   Bedaiğ ve Kifâye isimli kitaplarda deniyor ki: «İhtiyaç ve zarurete binaen, kadınların yüzleri ile elleri avret olmaktan çıkarılmıştır. Çünkü bir kadın almağa ve satmağa muhtaçtır, çarşıya çıkması şarttır. Bu âzalarını da ancak alım satım için kullanacaktır»

   İşte bu Zaruretlerden dolayı kadınların elleri ve topuktan aşağı olan ayakları avret sayılmamıştır.      

   Yine Bedâiğ isimli kitapda deniyor ki: «Kadınların el ve yüzlerine şehvetle bakmak haramdır. Çünkü Peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde “Gözler zina ederler,» buyurdu, gözlerin zinâ etmesi, ancak şehvet yolu ile olur. Bu da bakmak ile meydana gelir.

   İbni Abidin isimli kitapda deniyor ki: «Kadınlara bakmak iki şeye bağlıdır: Biri, bakılan avret mahalli olmamak, diğeri de, şehvet korkusu bulunmamaktır. Binaenaleyh, bir kadının el ve yüzüne şehvetsiz bakmak helâldir. Ancak namahrem olan kadınların ve genç delikanlı1arın yüzlerine şehvetle bakmak haramdır. Fukaha-i Kiram diyorlar ki: “Kadınların normal konuşulan sesleri avret yâni sakıncalı değil ise de, türküleri, nâğmeleri sakıncalıdır, ayni bunun gibi, saçları, kulakları, boyunları, gerdanları, göğüsleri, bilekten yukarı kolları, incik ve bacakları, kâmilen sakıncalıdır. Binaenaleyh, bir kadının mahremi olmayan erkeklere karşı bu âzalarından birini açması haramdır, asla câiz değildir.

   Yine mahrem olmıyan bir erkeğin bu sayılan mahallere şehvetle bakması haramdır. Çünkü Cenab-ı Hak, Nur sûresinde erkek ve kadınlara gözlerini kapamalarını harama bakmamalarını emretmiştir.

   Resulullah Efendimiz de, bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

   “Bir kimse mahremi olmayan bir kadının yüzüne şehvetle bakarsa kıyamet gününde onun gözlerine kurşun ve kalay dökülecektır.»

   Genç kadınlar yüzlerini açmaları fitneye sebeb olduğundan fukaha yüzlerini kapatmalarını emretmiş ve kapamalarını lüzumlu görmüştür.

   Kadının yüzü mes’elesi hakkında Şafiinin sözü âzimet, Hanefinin ki ise ruhsattır. Binaenaleyh, amel yapmak için her iki imamı taklit etmek ve sözünü tutmak yerindedir.

 

Devam