ALLAH TEALA’NIN YARATTIĞINI DEGİŞTİRMEK

 

   Sakalı tıraş etmek, Allah Teâlâ’nın yarattığını değiştirmenin bir nevidir. Allah Tealâ Sûre-i Nisâda, şeytanın şöyle dediğini zikretmiştir:

"وَلآمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ آذَانَ الأَنْعَامِ وَلآمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللّهِ"

 

   «...ve elbette onlara emredeceğim de davarların kulaklarını (putlara adamak üzere) kesip yaracaklar. Çaresiz onlara emredeceğim de, Allahın yarattığını (putlaştırarak, aslından çikararak) değiştirecekler...» (Nisâ: 119).

   Sakalın kesilmesi, şeytanın sevdiği ve emrettiğt bu değiştirmedir. Şeyhu’l-Meşâyih, hakîmü’l-ümmeh et-Tehânevî (ks.) «Beyânü’l-Kur’ân» adlı tefsirinde der ki: Sakalı kesmek, bu şeytanî değiştirme (tağyîr) ye dahildir. Buharî, Alkame (r.a.) nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

   «Abdullah (r.a.); güzellik için vücuduna döğme yapan, çene (yüz) kıllarını yolan, dişlerini törpüleyen ve böylece Allah’ın yarattığını değiştiren kadınlara Allah lanet etsin», dedi.

   Ümmü Ya’kûb bunun üzerine, «Bu nedendir?» dedi. Abdullah da, «Allah Resûlü'nün lânet ettiği (ve kitabullah'da da zikredilen) kimselere ben ne için lânet etmiyeyim?» dedi. Ümmü Ya’kûb, «Vallahi kitabullah'ı okudum, fakat bulamadım», dedi. Bunun üzerine Abdullah «Vallahi, onu okusan muhakkak bulursun, o:

وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا

   «... Peygamber size neyi verdi ise, onu alın; (ve emirlerini tutun). Size neyi yasak etti ise, onu da almayın; (yapma dediğini yapmayın) ...» (Haşr sûresi: 7) cevabını verdi.

   Bu açıklamalarla sâbit ölmuştur ki, Allah’ın yarattığını değiştirmek lânete sebeptir. Ve Resûlullah (s.a.v.) tarafından nehyedilen bir şey, Allah indinde de nehyedilmiştir. Bu, gayet açık bir gerçektir. Fakat İslâm şerîatında emredilen ve değiştirilmesi mübah görülen şeyler; bir değiştirme, münker ve memnû sayılmazlar: Sünnet olmak, kasık kıllarnı almak ve tırnakları kesmek. Vs. gibi.

                   

SAKAL BIRAKMANIN MİKTARI

 

   Buharî’nin «Sahih» inde, Abdullah İbn-i Ömer’den rivayet ettiği badîsde, Resûullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

خا لفوا المشركين ووفروا اللحى واحفواا لشوارب. 

 

   «Müşriklere muhalefet ediniz; sakalları (nızı) gür ve sık bırakınız. Bıyıkları (nızı) da gayet kısaltınız».

   Abdullah İbn-i Ömer (r. anhüma) umre yaptığında sakalını avuçlayıp tutar, fazlasını alır (keser)di.

   Hâfız «Feth» de şöyle der: «Müşriklere muhalefet ediniz» kavli, Ebü Hüreyre hadîsinde (Müslim'de) «Mecûsîlere muhalefet ediniz» dir. İbn-ü Ömer (r. anhüma) hadîsinde de murad budur. Zira, onlar sakallarını kesiyor (kırkıyor) lardı. Bazı1arı da sakallarını tıraş ediyorlar (yoluyorlar) dı. Hâfız bu mevzuun hadîsi hakkında da demiştir ki: «Sakal bırakma miktarı; bir tutam miktarıdır». Burada anlaşılan şudur ki:

   İbn-ü Ömer bu tahsis (bir tutam) işini yalnız hac ibadetleri esnasında değil, onun dışında sakal kılının enine ve boyuna çirkince fazla uzadığı hallerde de tatbik ederdi.

   Taberî, hadisin zâhirine göre hareket ederek bazı topluluk, uzayan sakalın eni ve boyundan bir şey almayı (kesmeyi) kerih gördüler. Bir topluluk da, bir tutamdan fazla olursa, fazlası alınır, dediler, demiş; sonra hadîsin senedini İbn-ü Ömer’e göndererek, «O bunu yaptı», demiş; Ömer (r.a.) e göndererek, «O bunu bir adama tatbik etti», diye belirtmiş; Ebû Hüreyre (r.a.) yolundan da, «O işlemiştir», demiştir.

    Ebü Dâvud Câbir (r.a.) hadisinden güzel bir senedle tahric etmiştir. Câbir (r.a.) demiştir ki:

   «Biz sakalımızın uzayan kısım (uc) larını hac ve umrenin haricinde çokca bırakırdık». İşte bu, İbn-ü Ömer (r.anhüma) dan nakledilen haberi teyid etmektedir. Yukarıdaki hadîsde Câbir (r.a.), sakallarını hac ve umre ibadetleri zamanında kısalttıklarına işaret etmektedir. Hâfızın sözü burada son buldu.

   Sakalın bir tutamdan fazla olması hakkındaki mezhep görüşlerini de biz «Muvatta’» ın şerhi olan «Evcezü’l-Mesâlik» adlı eserimizde etraflıca zikrettik.

    Mezhep sahipleri sakalın uzayan kısımları bakkında şu sözlerle ihtilâfda. bulundular:

   Birincisi: Bir Müslümanın sakalını hali üzere bırakması, ondan hiçbir şeyi almaması ki, bu Şâfiî'lerin ve İmam Nevevî’nin tercih ettiği görüştür. Ayrıca bu, Hanbelî'lerin tercîhi olan iki vecih (şekil) den biridir.

   İkincisi: Sakalın hâli üzere bırakılması; ancak hac yahut umrede alınması ki, müstehabdır. Hafız bunun Şâfiî'nin delillerinden olduğunu söylemiştir.

   Üçüncüsü: Bir tutam ile tahdid edilmemesi kaydiyle çok fazlasının alınması, müstehabdır. Bu, İmam Mâlik ve Kaazî Iyâz'ın tercihidir.

   Dördüncüsü: Bir tutam (kabza) dan fazlasının alınması, müstehabdır. Bu, Hanefî'lerin. tercih (ihtiyar) ettiğidir (Dürrü’l-Muhtar). Fakat bir tutamdan (daha aşağı olarak) almak -bazı Mağribli (Faslı vs.li) ve kadınımsı (hareketli - yaşayışlı) erkeklerin yaptığı gibi- hiçbir kimsenin mübah kılmadığı bir şekildir. Tamamını almak (kesmek), Hindli Yahûdîlerin ve eâcim (gayr-i müslim) Mecûsîlerin yaptığı şekildir.

   Dürrül-Muhtar’da yine, «Sakal uzatmada sünnet olan, bir kabza (kubza-tutam) dır», denir. İbn-i Âbidîn der ki: Bunda esas olan, kişinin sakalını tutması, tutamından fazlasını kesmesidir. İmam Muhammed de “Kitabu’l-âsâr” da İmamdan naklederek, «Biz bunu tercih edip almaktayız», dediğini zikreder.

 

 

ASILSIZ İDDİA SAHİPLERİNİN GÖRÜŞLERINİ İPTAL

 

   Azîz okuyucu, anladım ki; yukarıda zikrettiğimiz hadîs-i şerifler, sakal için bir had ve miktar yoktur. Yüzü dolgun bir kimse sakalını kesmeyip birkaç gün bırakır da kıllar, yüzüne bakan kimsenin görebileceği kadar olursa bu kimse Resûlullah (s.a.v.) ın emrine uymuş bâtıl görüşünde olanların bu sakat fikri ve kanaatlerini reddetmektedir. Zira, bu görüş onların kendi kendilerini ve diğer bütün Müslümanları bir aldatmacadır. Çünkü, uzatma, bırakma ve gurleştirme, (çoğaltma) (İ’fâ, irhâ ve tevfîr) bir arpa  ve pirinç dânesi gibi az bir kılla meydana gelmez. Hadîslerin zâhiri, sakalın hâli üzere terkedilmesine, ona bir kesme ve kırkma (kısaltma) ârız olmamasına  delâlet etmektedir. Ancak, biz, Ömer (r.a.), İbn-ü Õmer (r.a.) ve Ebû Hüreyre (r.a.) in bir kabza (tutam) dan fazlasını kestikleri fiilini rivayet ve onu göz önüne alarak, bir tutamdan fazlasının kırkılmasını câiz gördük (1). Bu zatların Resûlullah’tan bir bildikleri olmalı ki, böyle yapıyorlardı. Fakat, sakalı kesip bır tutamdan aşağı kısalttığına dair herhangi bir sahabeden bir nakıl mevcut değildir Hazret-i Ömer, İbn-ü Ömer ve Ebû Hüreyre (r. anhüm) e bu hususta  tâbi olmayıp bir tutamdan fazlasını almayanlar, hâli üzere istedikleri kadar bırakabilirler (Nitekim, bir cemaat bunu tercih etmişlerdir) Yoksa, arpa ve pirinç dânesi gibi kısaltıp da bununla da Resûlullah (s a v) ın sünnetine tâbi olduğunu zanneden gibi olmamalı. Bunu iyi anlamalı. Allah Teâlâ hepimizi, sevdiği ve razı olduğu amele hidayet buyursun.

 

 

   (1) Bu bir kabza (tutam) dan fazlasının kesilmesi hususunda biraz durulabilir. Doğru olan, sakalın tam bırakılması olup bir kabzadan fazla da olsa -ister hac, ister umre, isterse başka zamanda olsun- ondan almanın (kırkmanın) haram oluşudur. Çünkü, Resûlullah (s.a.v.) dan rivayet edilen sahih hadis-î şerifler buna delâlet etmektedir. (Abdülaziz b. Abdullah b. Bâz)

Anasayfa   Devam