SON SÖZ...

   Gençler!

   Zafere ancak iman ve takva ile, gizlide ve açıkta Allah’ın gözetiminde olduğunuzu kabul etmakle, niyetlerinizi düzltmekle, günâhlardan sakınıp, şehevî duygulara gem vurmak ve dünya hayatının fitnelerinden kaçınmakla ulaşabilirsiniz.

   Nefislerinize sahip olabilirseniz, şehevî duyguların üstesinden gelebilirseniz, Sübhân olan Allah’ı gâye edinebilirseniz, Allah’ın dinini hayatınızın proğramı, devâlarınızda hakem, işlerinizde ölçü edinebilirseniz, apaçık fethe ve beklenen zafere ulaşabilirsiniz. Allah (c.c.) ve dinin düşmanlarına üstün gelebilirsiniz.

   Gençler!

   Sizler de biliyorsunuz ki, Hz. Ömer (r.a.)’in kumandabnı Sa’d b. Ebî Vakkas (r.a.)’e gönderdiği mektubun ifadesi şöyledir:

   “Emmâ ba’d: Ben sana ve maiyetindeki askere, her durumda Allah’tan korkmanızı tavsiye ediyorum. Zira Allah’a karşı takvalı olmak düşmana karşı en üstün hazırlık, en sağlam harp hîlesidir. Sana ve maiyetindeki askere, düşmanınızdan çekindiğinizden daha çok, günâhtan kaçınmanızı emrediyorum. Zira askerin günâhı, onlar için düşmandan daha tehlikelidir. Müslümanlar düşmanlarının Allah’a karşı işledikleri isyanlar sebebiyle yardıma mazhar olurlar. Böyle olmasaydı bizim onlara gücümüz yetmezdi. Çünkü bizim sayımız onlar kadar olmadığı gibi... Şâyet günâhta bizler de onların seviyesinde olsak güç itibariyle onlar bize üstün gelirler. Biz onlara fazîletimizle üstün geliyoruz, gücümüzle değil...” 

   Gençler! 

   İşte zafere ulaşacağınız yol budur. Vallahi, işte milletinizi ve ülkenizi şerefe götürecek yol budur. Bu gün İslâm âleminin şu berişan halde olmasının sebebi, sadece Allah (c.c.)’dan uzaklaşmak, İslâm’ı tanımamak, isyân, günâh ve şehevî arzulara dalmaktır. Herşeyden önemlisi de genç kız ve genç erkeklerimizin, kötülüğü kat kat olan şu madde asrında, ruh ve ahlâk yönünden çöküntüye uğramasıdır.

   Hakim’in rivayetine göre Hz. Ömer (r.a.)’in şu sözü gerçeği ne güzel yansıtıyor:

   “Biz Allah (c.c.)’ın İslâm’la şereflendirdiği bir kavmiz, İzzet ve şerefi, Allah (c.c.)’ın bize izzet ve şeref verdiği yerden başkasında ararsak, Allah (c.c.) bizi zillete düşürür.”

    İslâm şâiri Muhammed İkbal (r.a.) şöyle der:

   “Özünü ihmâl eden her insan”    

   “İnsanların yokolmaya en lâyık olanıdır.”

   “Yabancıların yaşayışını taklîd eden her kişi de”

   “Hiç bir zaman şahsiyetini bulamayacaktır.”

   Gençler!

   Milletiniz gücünü, sizden istemektedir. Siz de gücünüzü Azîz ve Cebbar olan Allah’dan isteyiniz. Göklere yöneliniz, Peygamberlerin Efendisinin topluluğuyla yürüyünüz, güçlü kollarınızla İslâm binasını ayağa kaldırınız. Sağlam azminizle dedelerinizin üstün değerlerini geri getiriniz. İki güzellikten birini daima göz önünde bulundurunuz: Ya şerefle yaşayabilmek için zafer veya sehîd olarak Rabbimize kavuşmak...

   “Biz orta hali olmayan bir kavmiz ki,”

   “Ya herkesten önce ve üstte oluruz veya ölürüz.”

   Zamanın kulağına şeref ve zafer şarkılarını, fedakârlık türkülerini fısıldayınız:

   “Milletimiz bilecek ki biz,”

   “Büyük işlere önem verip çalışmışızdır.”

   “Şayet başarırsak o zaman,”

   “Güçlükler, onu isteyen bizlere kolaylaşır.”

   “Ölümle karşılaşırsak, bize sunar,”

   “Ölüm kadehleri ecel şerbetini...”

   Rabbimiz Tevbe Süresinin 105. Âyet-i Kerime’sinde şöyle buyuruyor:

   “De ki: Dilediğinizi yapın. Çünkü hareketinizi Allah da, Rasûlü de mü’minler de görecektir. (Bir gün de ölüp) gizli ve aşikârı bilene döndürülacaksiniz de O, size ne yapar idiğinizi haber verecektir.”

   En son duâmiz: Alemlerin Rabbi Allah’a hamdetmektır.

   Allah’ın selâm ve rahmeti üzerinize olsun!...  Amin...