82-İNFİTAR:

وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ {10} كِرَاماً كَاتِبِينَ {11} يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ {12} إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ {13} وَإِنَّ الْفُجَّارَ لَفِي جَحِيمٍ {14} يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ الدِّينِ {15} وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَائِبِينَ {16} وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ {17} ثُمَّ مَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ {18} يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِّنَفْسٍ شَيْئاً وَالْأَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلَّهِ {19}

Meal-i Şerifi

10- Oysa üzerinizde koruyucular var.

11- Değerli yazıcılar

12- Onlar, siz her ne yaparsanız bilirler

13- Kuşkusuz iyiler nimet içindedirler.

14- Kötüler de cehennemdedirler.

15- Ceza günü ona girecekler.

16- Onlar o cehennemin gözünden kaçamazlar.

17- Ceza gününün ne olduğunu sen bilir misin?

18- Evet, bilir misin nedir acaba o ceza günü?

19-O gün, hiç kimsenin başkası için hiçbir şeye sahip olamadığı gündür. O gün buyruk yalnız Allah'ındır.

10. Oysa üzerinizde muhakkak koruyucular var, yani iyi ve kötü her yaptığınızı gözetip korumak ve zabıt (tutanak) tutmakla görevli hafıza güçleri, "hafaza" ve "hâfizîn" denilen gözcü melekler var.

11. Öyle ki değerli ve yazıcı ünvanını almışlardır. Her biri Allah katında saygın, görevlerinde kusur etmez kâtipler, dürüst hak yazıcılarıdır.

12. Her ne yapıyorsanız bilirler, iyi ve kötü hiç birini kaybetmeden hepsini hak yazısıyla amel defterinize bile bile yazarlar ve öyle şahitlik ederler.

Önceki sûrede anılan sahifeler öyle dağıtılırlar.

Bu kâtiplerin bu niteliklerle nitelenmesinde hesap ve ceza işinin önemini hatırlatma vardır. Öyle ki yüce Allah bu iş için öyle değerli kâtipler memur etmiştir. Onun için o yazının, o ilim ve korumanın neticesini beyan mânâsında buyruluyor ki:

13. Kuşkusuz iyiler, sözünde ve fiilinde doğru, hayır ehli iyi kişiler (Geniş bilgi için Dehr Sûresinin tefsirine bkz.) Muhakkak bir Naîm cennetinde

14. ve kuşkusuz ki suçlular, Rabb'ine karşı terbiyesizlik edip aşırı isyan ve muhalefet yoluna sapanlar muhakkak bir Cahîm, (yani şiddetli bir cehennem ateşi) içindedirler.

15. O din günü, yani yalanladıkları o ceza günü ona yaslanacaklardır.

16. Ve onlar o cehennemden gaip olmayacaklardır. Daima ve sonsuza kadar onun içinde kalacaklardır.

İşte o yaratılışın, o ilmin, o yazının, o korumanın neticesi iyiler ile kötüleri böyle ayırt ederek iyileri cennete, kötüleri cehenneme gönderecek olan sonsuz cezadır.

İbnü Kuteybe'nin "Kitabu'lİmâme"sinde ayrıntıları anlatıldığı üzere şöyle nakledilir: Süleyman b. Abdülmelik Mekke'ye giderken Medine'ye uğradığında ileri gelen zatlardan biri olan Ebu Hazim'i getirtmiş ve onunla karşılıklı bir sohbette bulunmuş idi. Ebu Hazim ona çok acı öğütler vermiş, neticede aralarında şu sorulu cevaplı konuşma olmuştu.

Süleyman: Ey Ebu Hazim! Yarın Allah'a varmak nasıl olacak?

Ebu Hazim: İhsan sahibine gelince o, yolculuğundan evine ve çoluk çocuğuna dönen bir yolcu gibi; isyankâr ise efendisine geri dönen kaçak köle gibi Allah'a varacak.

Bunun üzerine Süleyman ağladı da:

Keşke Allah yanında bize ne var bilseydim dedi.

Ebu Hazim: Amelini Allah'ın kitabına arzet.

Süleyman: Allah'ın kitabının neresinde?

Ebu Hazim: "iyiler cennette, kötüler cehennemde."

Bu hatırlatmadan sonra o ceza gününün zeka ile ve akıl yürütmeyle tahmin edilemeyen azamet ve dehşeti haber verilmek üzere buyruluyor ki:

17. Sana o din gününün ne olduğunu ne bildirdi? Yani, onun ne büyük ceza günü olduğunu bildin mi? Ey muhatap! Hayır sen onu akıl yoluyla bilemezsin. Çünkü o, dünyada bir benzeri olmuş, akıl yürütmeyle bilinebilecek ceza günleriyle ölçülemez.

Bazıları buradaki hitabın, engel olma ve korkutma yoluyla kâfire olduğu kanaatine varmış ise de çoğunluğun açıklamasına göre Resulullah (s.a.v)'a hitaptır. Çünkü vahiy gelmezden evvel bunu bilmiyordu. Bununla beraber önceki sûrede geçmiş olan "Her nefis ne hazırlayıp getirdiğini bilecek." (Tekvir, 81/14) âyeti ile bu sûrenin başında geçmiş bulunan âyeti gereği her nefis için o günün dehşet ve azametini hakkıyla bilmek ancak bizzat bu olayın meydana gelme ve görülme zamanında olabileceğinden dolayı hitabın her nefse yapılmış genel bir hitap olması bizce daha uygundur.

18. "Evet, bildin mi nedir o ceza günü?" Bu tekrarda iki nükte vardır:

Birisi, korkutmayı desteklemek için te'kit (vurgu)tir. Biri de, cennetliklere ait olan ile cehennemliklere ait olana ayrı ayrı işaret olmasıdır.

Bu sorudan sonra şöyle haber veriliyor:

19. O din günü, o ceza o gündür ki, hiçbir nefis bir nefis için bir şeye mâlik olamaz. Hiç kimse ne mümin ne kâfir, ne iyi ne kötü hiç kimsenin hesabına zerre kadar bir şey yapamaz. O gün emir yalnız Allah'ındır. O ne emrederse ancak o olacaktır. Onun için, "Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline..."(Mutaffifin, 83/1)