71-NUH:
مَّا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَاراً {13} وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَاراً {14} أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقاً {15} وَجَعَلَ الْقَمَرَ فِيهِنَّ نُوراً وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجاً {16} وَاللَّهُ أَنبَتَكُم مِّنَ الْأَرْضِ نَبَاتاً {17} ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجاً {18} وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ بِسَاطاً {19} لِتَسْلُكُوا مِنْهَا سُبُلاً فِجَاجاً {20}
Meal-i Şerifi
13- "Niçin siz Allah'a bir vakar yakıştıramıyorsunuz?"
14- "Oysa o sizi aşama aşama yaratmıştır."
15- "Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?"
16- Ve Ay'ı bunların içinde bir nur yapmış, güneşi de bir lamba kılmış.
17- Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi bitirdi.
18- Sonra sizi tekrar oraya geri çevirecek ve tekrar çıkaracaktır.
19- Allah sizin için yeri bir yaygı yapmıştır.
20- Ki, ondan açılan geniş geniş yollarda gidesiniz.
13. Niye siz Allah için bir vakar ummazsınız? Vakar, hafifliğin zıddı olarak ağırlık, yumuşak huyluluk, ağırbaşlılık ve ululuk mânâlarına gelir. Nitekim bu kökten türetilen tevkir, "ululamak" demektir. fâili veya başında bulunan "lâm" harfinin ilgili olduğu kelimeyi açıklamaktadır. Yani, "Siz niçin Allah'tan korkmuyorsunuz, yüce Allah'ın yumuşaklığıyla beraber bir ululuk ve yüceliği bulunduğuna inanmıyor ve onu saymayanın neticede yok olacağına ihtimal vermiyor, inanmıyorsunuz da ona saygısızlık ediyor, putlara tapıyorsunuz?" Bu mânâya göre söz, sırf tehdit ve korkutma ifade eder. Yahut, "Niçin siz yüce Allah'ın size ilerde bir vakar ve onur lütfederek size değer vermesini, yükseltip neticede büyük mertebe ve sevaba erdirmesini ümit etmiyorsunuz da iman ile onun yoluna gitmiyor, onu inkâr edip putlara taparak zelillik yolunu seçiyorsunuz?" demektir ki, bu durumda korkutmadan çok teşvik olmuş olur.
14. Oysa o sizi aşama aşama birçok hallerden geçirerek yaratmıştır. Burada insan yaratılışının fert ve toplum olarak geçirmiş olduğu evrim mertebelerine işaret vardır. Ebu's-Suud'un açıklamasına göre; önce unsurlar halinde, sonra gıdalar halinde, sonra karışımlar halinde, sonra sperma halinde, sonra embriyon halinde, sonra et parçası halinde, sonra kemik ve et halinde, sonra da bambaşka bir yaratılışla şekil vermiştir. "Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şanı ne yücedir."(Müminun, 23/14). Bunları yapan o güzel yaratıcı ululama ve saygıya layık değil mi? O sizi daha başka bir şekil ve yaratışla yükseltemez mi? Yahut ezip yok ederek elem verici o azaplara düşüremez mi? Siz niye bunları düşünmüyorsunuz?
15-16. Bunu daha çok açıklamak ve kanıtlamak için buyruluyor ki: "Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmış görmediniz mi? Ay'ı içlerinde bir nur kılmış; güneşi de bir lamba kılmış."
17. "Allah sizi yerden bir nebat tarzıyla bitirdi." Nebat ve nebt kelimeleri, lügatte cins ismi ve mastar olur. İsim olduğuna göre, yerde biten, yani yerden çıkıp yetişen her şeye denir. Sonra örfte sapı olmayanlar ve hayvanların yedikleri için kullanılır olmuştur. Türkçe'de buna "ot" denir. Mastar olduğuna göre de bitmek, ot bitmek, yetişmek mânâsına gelir. Bu kökten türetilen "inbât" da, bitirmek, yetiştirmek, geliştirmek demek olur. Nebatın ayırıcı özellik ve niteliği gelişmedir ki organizmanın gıda ve üreme ile ortaya çıkıp görünmesidir. Fakat kelimenin asıl kipi mastar olduğu ve insan hayatı bitkisel hayattan ibaret bulunmadığı için tefsirciler burada kelimesinin hal değil mef'ulü mutlak olduğunu açıklamışlardır. Ancak bazıları doğrudan doğruya "sizi bitirdi" fiilinden mef'ulü mutlak olması için, kelimesinin mânâsına olup babının dışında zikredilmiş olduğunu söylemişlerdir ki "yerden bitirmek suretiyle yetiştirdik" demek olur. Diğer bazıları da, (bitirme)nin neticesi olmak üzere üç harfli fiillerden ibarede bulunmayan fakat takdir edilen bir fiilin mastarı olması dolayısıyle 'ın mef'ulü mutlakı olduğunu söylemişlerdir ki aslı olup mânâ, "Allah sizi bitirdi siz de bir tür bitişle bittiniz." demek olur.
Fahreddin Razî şöyle der: Burada iki mesele vardır.
BİRİNCİSİ, Ayetin iki yorum şekli vardır. Birisi, "sizi yerden bitirdi" demek, babanızı yerden bitirdi, başlangıçta topraktan onu yaratmak suretiyle cinsinizi yarattı, demektir. O kadar ki, "Doğrusu Allah katında İsa'nın misali Adem'in misali gibidir. Onu topraktan yarattı."(Âl-i İmran, 3/59) gibi olur. Diğeri, hepinizi yerden yarattı demek olur. Çünkü Allah bizi spermalardan, onları gıdalardan, gıdaları bitkilerden bitkileri de yerden yaratıyor.
İKİNCİSİ, denilmesi gerekirken buyrulmuştur ki "Allah sizi bitirdi, siz de bir tür bitişle bittiniz." takdirindedir. Bunda hoş bir incelik vardır. Zira buyursa idi "acaip garib bir bitirme" demek olurdu. Oysa Allah'ın sıfatı olan inbat, bizim beş duyumuzdan biriyle anlaşılamadığında, biz onun enteresan ve tam bir bitirme olduğunu başka türlü tanımazdık, ancak Allah'ın haber vermesiyle tanımış olurduk. Bu makam ise yüce Allah'ın sonsuz kudretini delil ile anlama makamıdır. Onu yalnız işitme yoluyla kanıtlamak yeterli olmayabilir. Fakat "o bitirdi de siz enteresan garip bir bitişle bittiniz" anlamına buyrulunca bizim vasfımız olan o enteresan garip ve mükemmel bitiş bizim duyu organlarımızla hissedilip gözlendiğinden buradan hareketle yüce Allah'ın eşsiz kudretini anlamak mümkün olur. Bu nedenle buyrulması, bu makama daha uygun, daha edebî olmuş ve bu hoş inceliği göstermek için hakikatten mecaza geçilerek yerine buyrulmuştur.
Bununla beraber hal yapıldığı takdirde de bu nükte anlaşılmaz değildir. Fakat kelimenin esasen mastar olması ve halden önce mef'ulü mutlak olmaya daha layık ve kuvvetli bulunması nedeniyle tefsirciler onun halden ziyade mastar olmasını göz önüne almışlardır.
18-20. Bu suretle insanın geçirdiği evrelerin ilk unsurlarına işaretten sonra geleceğini ve gayesini açıklamak için de buyruluyor ki "Sonra sizi tekrar toprağa çevirecek ve oradan sizi bir çıkarış daha çıkaracak".
Bu davet ve açıklamadan sonra ne oldu?