60-MÜMTEHİNE:
إِن يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُوا لَكُمْ أَعْدَاء وَيَبْسُطُوا إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ وَأَلْسِنَتَهُم بِالسُّوءِ وَوَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ {2} لَن تَنفَعَكُمْ أَرْحَامُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَفْصِلُ بَيْنَكُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ {3} قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَاء مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاء أَبَداً حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ إِلَّا قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن شَيْءٍ رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ {4} رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ {5}
سورة الممتحنة (60) ص 550
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِيهِمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَمَن يَتَوَلَّ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ {6} عَسَى اللَّهُ أَن يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ الَّذِينَ عَادَيْتُم مِّنْهُم مَّوَدَّةً وَاللَّهُ قَدِيرٌ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ {7} لَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُم مِّن دِيَارِكُمْ أَن تَبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُوا إِلَيْهِمْ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ {8}
Meal-i Şerifi
2. Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten inkar edivermenizi istemektedirler.
3. Kıyamet günü yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler. Çünkü Allah aranızı ayırır. Allah yaptıklarınızı görendir.
4. İbrahim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir misal vardır, onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir." Yalnız İbrahim'in babasına: "Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat senin için Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi (önlemeye) gücüm yetmez." demesi hariç. Rabbimiz! Yalnız sana dayandık, sana yöneldik. Dönüşümüz de ancak sanadır.
5. "Rabbimiz! Bizi inkar edenler için bir fitne kılma, (onlara mağlub etme!) bizi bağışla! Ey Rabbimiz! Yegane gâlib ve hikmet sahibi ancak sensin."
6. Andolsun, onlarda sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü arzulayanlara güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse şüphesiz Allah, zengindir, hamde layık olandır.
7. Olur ki Allah sizinle düşmanlarınız arasında yakında bir dostluk meydana getirir. Allah gücü yetendir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
8. Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever.
2. Çünkü onlar size galib gelirse, o dost yerine koyduğunuz, sevgiyle sır verdiğiniz düşmanlar sizi mağlub edip ellerine geçirir ve hakimiyetleri altına alırlarsa, sizin onlara yaptığınız gibi dostluk etmezler, bilakis sizlere hep düşman kesilirler ve sizlere kötülükle ellerini ve dillerini uzatırlar, elleriyle öldürme, esir alma ve işkence yapma gibi kötülükler yaparlar, dilleriyle de sövme ve hakaret gibi fena sözler söylerler. Kur'ân'ın bu kısa ihtarı, ne kadar veciz, ne kadar kapsamlı, ne kadar korku verici ve ne kadar nezihtir. Tarih gözden geçirilir ve kâfirlerin ve zalimlerin ellerine düşürdükleri istiklâllerini kaybetmiş müslümanlara karşı hatta hüküm ve andlaşmadan sonra elleriyle ve dilleriyle yaptıkları kötülükleri, işkence, hakaret, zulüm, alçaklık, iftira, yalan dolan, taarruz ve imhaları öyle feci, öyle çirkindir ki, okuyanların bile nasıl tüylerini ürpertip, nasıl vicdanları sızlattığı kolayca görülür. İnsan olan bunları tasavvur etmekten bile tiksinir. Ve arzu etmektedirler ki hep kâfir olsanız!... Yani yeryüzünde hiç mümin kalmasa! Onların bu arzuları, öncelik arzettiği için mazi sigasıyla zikredilmiştir.
Mamafih fiilen zorlamaya kudret gerektirecek şekilde gerçekleşmesi farzedilen zaferleriyle şartlı olduğu için, manen gelecektedir. Fenalığın ve belanın en büyüğü de budur. Çünkü dünya ve hayat her ne olsa geçer. Fakat küfrün cezası olan azab ebedi olarak tükenmez. Ebedi hayatın anahtarı olan iman nimetini kaybetmek kadar büyük musibet tasavvur edilemez. Kâfirlere mahkum olanların ise, eninde sonunda o musibete düşme tehlikesi her zaman vardır.
3. Hâtib'in dediği gibi içlerinde bulunan bazı akraba ve çocukları dolayısıyla o düşmanlara sevgi ve sır verenlere gelince bu husus, şöyle ifade ediliyor: Size ne hısımlarınızın ne de evlatlarınızın asla faydası olmaz, onlar sizi yaptığınız günahın cezasından kurtaramaz. Kıyamet günü Allah aranızı ayırır, zira (Abese, 80/34-36) âyeti gereğince "o gün kişi kardeşinden, anasından, babasından, kocasından ve evladlarından kaçar." Burada harbin mağlubiyet ve felaket günlerinin de kıyamet gününü andırdığına bir işaret vardır. Ve Allah hep amellerinize bakar. Ona göre mükafat veya ceza verir, yoksa çocuklarınız ve akrabalarınıza göre değil. O halde Allah düşmanlarına dost olanlar, Allah dostları olamazlar. Onun için müminler çoluk çocuklarının hatırı için Allah düşmanlarını dost yerine koymamalı, özellikle harb zamanında onlara sevgiyle sır kaçırmaktan çok uzak durmalıdırlar.
4. Hâtib'in dediği gibi içlerinde bulunan bazı akraba ve çocukları dolayısıyla o düşmanlara sevgi ve sır verenlere gelince bu husus, şöyle ifade ediliyor: Size ne hısımlarınızın ne de evlatlarınızın asla faydası olmaz, onlar sizi yaptığınız günahın cezasından kurtaramaz. Kıyamet günü Allah aranızı ayırır, zira (Abese, 80/34-36) âyeti gereğince "o gün kişi kardeşinden, anasından, babasından, kocasından ve evladlarından kaçar." Burada harbin mağlubiyet ve felaket günlerinin de kıyamet gününü andırdığına bir işaret vardır. Ve Allah hep amellerinize bakar. Ona göre mükafat veya ceza verir, yoksa çocuklarınız ve akrabalarınıza göre değil. O halde Allah düşmanlarına dost olanlar, Allah dostları olamazlar. Onun için müminler çoluk çocuklarının hatırı için Allah düşmanlarını dost yerine koymamalı, özellikle harb zamanında onlara sevgiyle sır kaçırmaktan çok uzak durmalıdırlar.
5. Ey Rabbimiz, bizi o küfredenler için bir fitne kılma yani onlara mağlub etme, ellerine düşürüp sıkıntı ve azaba sokma, ve el dil uzatmalarına meydan verme ki bizim meşakkatimiz yüzünden onlar imanı hakir görerek küfre bağlılıklarını artırmasın. Zira müminlerin eziyet ve sıkıntı içinde gösterecekleri temizlik ve yükseklikten de imanın yüceliği anlaşılabilirse de, bu pek zor ve tehlikeli olduğu gibi kâfirlerin, "İman iyi olsaydı bunlar mağlub edilmez esir olmazlardı." deyip dünya hayatına aldanmak suretiyle küfre tutkunluklarına sebeb de olabilir.
6. "Andolsun ki onlarda sizin için güzel bir örnek vardır." Yemin ile te'kiddir. "Allah'ı ve ahiret gününü uman kimse için..." ifadesinden bedel-i kül veya bedel-i ba'z olup, iman ve cihadda Allah'a ve ahirete ümid bağlamanın önemli bir esas olduğuna işarettir. Çünük ümidsizlik küfürdür. "Her kim yüz çevirirse Allah ganidir, övülmeye lâyıktır." Bu da, Allah düşmanlarına karşı açıklanan vazifelerin hâşâ Allah'ın eksikliğinden olmayıp, sırf insanların hamde nail olmaları için kendi menfaatları icabı, önemli bir talimat ve irşad tesellisi olduğunu hatırlatmaktadır.
7-8. Bu vazifeler yapıldığı ve düşmanlardan tamamen uzak durularak cihad edildiği takdirde umulur ki, Allah sizinle o kâfirlerden düşmanlık ettiğiniz kimseler arasında bir dostluk meydana getirir. Çünkü İslâm'ın galip gelmesiyle hayra engel olanlar aradan çıkartılıp, hak ve adaletle İslâm'ın güzel ahlâkı tatbik edilmeye başlayınca, o düşmanlıklar da dostluğa dönüşmeye başlar. Nitekim Mekke'nin fethi üzerine Hz. Peygamber'in o yüce ahlâkı fiilen uygulanmaya başlayınca, yirmi senedir düşmanlığın her türlüsünü yapmaya çalışanlar bile hayretler içinde İslâm'a girmek için yarış etmişler ve çok geçmeksizin bütün Arabistan İslâm'a girerek o hak nuru, âlemin ufkunu aydınlatmaya başlamıştı. Bu âyet de gösteriyor ki, cihadın asıl maksadı, düşmanlık değil, dostluğu umumileştirmektir. Allah düşmanlarından uzaklaşmakla onlara buğzetmek de, dostluğu gereği gibi O'nun rızası için samimiyeti genelleştirme vesilesidir. Allah kadîrdir, kudreti çoktur, düşmanlıkları dostluğa çevirmeye kadirdir. Ve Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. Rızası uğrunda çekilen zahmetleri boşa çıkarmaz.
Allah'a ve müminlere düşmanlıktan tevbe edip dost olanların günahlarını bağışlar.