44-DUHAN:

وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُهِينِ {30} مِن فِرْعَوْنَ إِنَّهُ كَانَ عَالِياً مِّنَ الْمُسْرِفِينَ {31} وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلَى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَمِينَ {32} وَآتَيْنَاهُم مِّنَ الْآيَاتِ مَا فِيهِ بَلَاء مُّبِينٌ {33} إِنَّ هَؤُلَاء لَيَقُولُونَ {34} إِنْ هِيَ إِلَّا مَوْتَتُنَا الْأُولَى وَمَا نَحْنُ بِمُنشَرِينَ {35} فَأْتُوا بِآبَائِنَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ {36} أَهُمْ خَيْرٌ أَمْ قَوْمُ تُبَّعٍ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ أَهْلَكْنَاهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِمِينَ {37} وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبِينَ {38} مَا خَلَقْنَاهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ {39}

سورة الدخان (44) ص 498

إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ مِيقَاتُهُمْ أَجْمَعِينَ {40} يَوْمَ لَا يُغْنِي مَوْلًى عَن مَّوْلًى شَيْئاً وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ {41} إِلَّا مَن رَّحِمَ اللَّهُ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ {42} إِنَّ شَجَرَةَ الزَّقُّومِ {43} طَعَامُ الْأَثِيمِ {44} كَالْمُهْلِ يَغْلِي فِي الْبُطُونِ {45} كَغَلْيِ الْحَمِيمِ {46} خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ إِلَى سَوَاء الْجَحِيمِ {47} ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ {48} ذُقْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْكَرِيمُ {49} إِنَّ هَذَا مَا كُنتُم بِهِ تَمْتَرُونَ {50} إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٍ {51} فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ {52} يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَابِلِينَ {53} كَذَلِكَ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ {54} يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ آمِنِينَ {55} لَا يَذُوقُونَ فِيهَا الْمَوْتَ إِلَّا الْمَوْتَةَ الْأُولَى وَوَقَاهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ {56} فَضْلاً مِّن رَّبِّكَ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ {57} فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ {58} فَارْتَقِبْ إِنَّهُم مُّرْتَقِبُونَ {59}

Meâl-i şerifi

30- Andolsun ki biz İsrailoğullarını o aşağılayıcı azabdan kurtardık.

31- Firavun'dan da kurtardık çünkü o üstünlük taslayıp haddi aşan bir zorbaydı.

32- Andolsun ki biz onları bilerek o zamanki alemlere üstün kıldık.

33- Biz onlara içinde apaçık bir imtihan bulunan mucizeler verdik.

34- Gerçekten şu kâfirler diyorlar ki:

35- "Bizim ilk ölümümüzden başka bir şey yoktur. Biz tekrar diriltilecek değiliz.

36- Eğer siz doğru söyleyen kimselerseniz babalarınızı bize getirin."

37- Onlar mı daha hayırlıdır, yoksa Tükba kavmi ile onlardan öncekiler mi? Biz onların hepsini de helak ettik. Çünkü onlar suçluydular.

38- Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.

39- Biz onları hak ve hikmetle yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.

40- Şüphesiz ki hakkı batıldan ayırd etme günü onların hepsinin bir araya toplanacağı gündür.

41- O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Onlara yardım da edilmez.

42- Ancak Allah'ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, çok merhamet edicidir.

43- Gerçekten zakkum ağacı,

44- Günahkârların yemeğidir.

45- O pota gibi karınlarda kaynar.

46- O, kızgın bir sıvının kaynaması gibidir.

47- Allah meleklere şöyle emreder. "Şunu tutun da Cehennem'in ortasına sürükleyin."

48- "Sonra onun başının üstüne kaynar su azabından dökün."

49- Ona şöyle denir! "Tat bakalım azabı! hani sen kendine göre çok güçlü ve çok üstündün.

50- İşte sizin inkâr edip durduğunuz şey budur."

51- Şüphesiz ki kötülükten sakınanlar güvenli bir makamdadırlar.

52- Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.

53- Onlar ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerek karşılıklı olarak otururlar.

54- İşte böyle, biz onları ayrıca iri siyah gözlü hurilerle evlendiririz.

55- Onlar orada güven içinde her çeşit meyveyi isteyebilirler.

56- Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.

57- (Bunların hepsi) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir.) İşte büyük kurtuluş budur.

58- Biz Kur'ân'ı senin dilinle indirip kolaylaştırdık. Umulur ki onlar öğüt alırlar.

59- Artık sen onların başlarına gelecekleri bekle: Çünkü onlar da bekleyip durmaktadırlar.

30-36- "Andolsun ki biz İsrailoğulları'nı kurtarmıştık." Yüce Allah, Firavun'a ve kavmine yaptığı beyandan sonra bununla da Musa ve kavmine olan ihsanını beyan buyuruyor. Yani o gark (suda boğma)ın ve tahribin hikmeti kurtuluşu sağlamak olmuştu. Ve İsrailoğulları'nı bu nimete seçmesi de bir tesadüf değil bile bile onlara bahsetmiş olduğu bazı meziyetler ve nimetler dolayısıyla "O hanginizin daha güzel amel edeceğini imtihan etmek için.." (Mülk, 67/2) âyeti uyarınca imtihana çekmek içindir. Bu şekilde bu hikâyeyi tamama erdirmesinin ardından yine söz Mekkeliler'e getirilerek buyuruluyor ki: Şunlar yani şu Mekke kâfirleri. "İlk ölümümüzden ötesi yok, biz tekrar dirilecek değiliz, diyorlar." İlk ölümden ötesini Ahireti ve ba'si (dirilmeyi) inkâr ediyorlar.

37-55- Onlar mı hayırlı yoksa Tübba'nın kavmi ve ondan öncekiler mi? Biz onları yok ettik, ilk ölümden ilersini inkâr edenlere karşı bu sözün nasıl bir cevab teşkil etiğini düşünmelidir. Bunun iki şekilde açıklaması vardır:

Birincisi ilk ölüm olan ferdin ölümünden sonra onun mensup olduğu kavim ve milletin yok olmasının, ikinci bir ölüm demek olduğu anlatılmıştır. Bu "İlk ölümümüzden ilerisi yok." (Duhan, 44/35) demelerine cevaptır.

İkincisi de hak ve adalet için cezanın gerekliliğine binaen dirilmenin gerçekliğini ispat ile tehdiddir. Ki bu da "Biz yeniden dirilecek değiliz." (Duhan, 44/35) ifadesinin cevabıdır. Ve bu, daha sonraki âyetlerle daha çok açıklanacak ve ayrıntısına girilecektir.

Ebu Ubeyde demiş ki: Yemen krallarının her birine Tübba' denilirdi. Çünkü dünyadakiler onlara tabi olurlardı. Cahiliye'de Tübba'ın yeri İslâm'da halifenin yeri gibi idi, bunlar Arap hükümdarlarının en büyükleri idi.

"Hz. Aişe (r.anha) Tübba' salih bir adam idi" demiştir. Ka'b da "yüce Allah onun kavmini kınadı kendisini kınamadı" demiştir. Kelbî o Ebu Kerb Es'addır demiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.)den şu nakledilmiştir: "Tübbaa kötü söylemeyin. Çünkü o müslüman olmuştu, bilmem Tübba' peygamber midir değil midir?.. Onlardan daha hayırlı mı demek daha kuvvetli ve şevketli mi demektir.

56-57- "Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar."

Mü'min Sûresi'nde kâfirlerin "Ey Rabbimiz bizi iki defa öldürdün. İki defa da dirilttin." (Mü'min 40/11) diyecekleri geçmişti. Demek ki müttakiler için birinci ölümden sonra berzah ölümü de yoktur. Ahirette ise zaten ölüm yok.

58-59- "Biz Kur'ân'ı senin dilinle indirip kolaylaştırdık." Bu bitiriş sûrenin öncesini bir özetlemedir. Yani o apaçık kitabı, Kur'ân'ı ancak senin dilin ile kolaylaştırdık, bu güzel beyanı, bu açık ve kolay anlatışı başka bir dil ile değil, yalnız Arapça ile yaptık gerek ki anlasınlar, düşünsünler. Bundan dolayı gözle başlarına ne gelecek çünkü onlar gözetiyorlar. Acaba onun geleceği ne olacak diye gözlüyorlar. O gözetilen şeylerin beyanı da Câsiye Sûresi'nde gelecektir.