30-RUM:
اللَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ {11} وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُبْلِسُ الْمُجْرِمُونَ {12} وَلَمْ يَكُن لَّهُم مِّن شُرَكَائِهِمْ شُفَعَاء وَكَانُوا بِشُرَكَائِهِمْ كَافِرِينَ {13} وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَتَفَرَّقُونَ {14} فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَهُمْ فِي رَوْضَةٍ يُحْبَرُونَ {15}
سورة الروم (30) ص 406
وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَلِقَاء الْآخِرَةِ فَأُوْلَئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ {16} فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ {17} وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيّاً وَحِينَ تُظْهِرُونَ {18} يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَكَذَلِكَ تُخْرَجُونَ {19}
Meâl-i Şerifi
11- Allah yaratmayı ilkin yapar, sonra da çevirir, onu yeniden yapar. Sonra hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz.
12- Kıyamet saatinin gelip çattığı gün suçlular, her ümidi keserler.
13- Allah'a ortak koştuklarından, kendilerine şefaat edecekler de bulunmaz. Onlar, o zaman Allah'a koştukları ortakları inkâr ederler.
14- Kıyamet saatinin gelip çattığı gün varya, o gün (inananlarla inanmayanlar) ayrılırlar.
15- Şimdi iman edip salih ameller yapmış olanlara gelince, onlar bir bahçe içinde neşelenirler.
16- Âyetlerimizi ve âhiret buluşmasını yalan sayıp da küfredenlere gelince, işte onlar o zaman azab içinde hazır bulundurulurlar.
17- O halde akşama girdiğiniz zaman da, sabaha girdiğiniz zaman da tesbih Allah'ındır. (daima O, tesbih edilir).
18- Göklerde ve yerde, ikindileyin de, öğleye erdiğiniz zaman da hamd O'na mahsustur.
19- O, ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle çıkarılacaksınız.
11-17 Allah'a karşı uydurup ortak koştukları mabudlar. Ravza, aslında sulu, yeşillikli güzel bostan demek olup, burada maksat, cennet bahçelerinden bir bahçedir. Hazır bulundurulacaklar
İHZAR: Suçluyu yakalayıp zorla mahkeme huzuruna getirmektir.
O halde tesbih Allah'ındır. (onu tesbih etmelidir). Madem ki ilerisi öyledir, o saat gelip çatacaktır. O gün o ümitsizlik ve azab içinde hazır bulundurulmaktan kurtulup, bir bahçede neşelenebilmek için şimdi Allah'a tesbih ediniz. Her şey değiştiği halde kendisi yokluk ve eksiklikten uzak, değişip bozulmaktan münezzeh, tek zatı ile ebedî Sübhan olan Allah Teâlâ'yı şirk ve eksiklik şüphelerinden tenzih ediniz.
TENZİH: Ya yalnız kalb ile olur; kesin itikat veya onunla beraber dil ile olur; duyulacak şekilde söylemek; yahut bunlarla beraber bir de özel fiil ve davranışlarla olur ki, bu da salih ameldir. Birincisi asıl, ikincisi onun meyvesi, üçüncüsü de ikincinin meyvesidir. Çünkü insan, kalbinden bir şeye itikad edince o dilinden meydana çıkar, söylediği zaman da doğruluğu, durum ve davranışlarından belli olur. Dil, kalbin tercümanı, amel de dilin delilidir. Rükünlerin fiilleri ise hem dil ile zikri, hem kalb ile niyeti içine alan namazdır. Onun için namaz hem zikirdir, hem bir tenzih ve tesbihtir. Şu halde tesbih denince, her çeşidini içerirse de mutlak (kayıtsız) ifade, mükemmele yorumlanacağına göre ilk önce namaza yorumlanır.
Onun için burada beş vakit namaz saatleri özetlenmiştir ki, zamanın âhirete doğru akışını gösteren en önemli değişme anlamlarını takib eden bereketli saatlerdi. Önce makam, korkutma ve uyarma makamı olması itibariyla geceye doğru o zaman ki akşamlarsınız. Bu iki vakti içine alır. Birisi, güneşin batışını takib eden mağrib (yani birinci ışâ denilen) akşam namazı vakti ki, şafak denilen kızıllık veya beyazlık kaybolana kadar. İkincisi, şafakın kaybolmasını takib eden son ışâ, yani yatsı namazı vakti fecre (imsak vaktine) kadar. Üçüncüsü ve o zaman ki sabahlarsınız. Fecr-i sadıktan, yani tan yerinin ağarmasından güneş doğana kadar. O ne güzel zaman ve ne güzel nimet!
18- Göklerde ve yerde ve ikindileyin hamdde O'nundur.
AŞİY: Akşam üstü demek olduğuna göre ikindi vaktini asr-ı sâni olması gerekir. Hem de o zaman ki, öğlen edersiniz. Bu ikisi ile tam beş vakit olmuş olur. Burada öğlenin sonraya bırakılması, fâsılaya (âyet sonlarındaki uyuma) riayet için denilmiş ise de inzar (uyarma) nüktesiyle akşamın önce zikredilmesindeki tekabüle (karşılık olmaya) riayet için ikindinin "aşiy" terimiyle öne alınmış olması makama daha uygundur. 1
19- Ölüden diri çıkarır. Gıdadan hayvan, yumurtadan civciv, nutfeden (spermadan) insan, câhilden âlim, kâfirden mümin gibi ki, uyuyandan uyanık da öyledir. Ve bu münasebetle anlatılmıştır ve aksine ve diriden ölü çıkarır. Bunun örneği çoktur ve yeryüzüne ölümünden sonra hayat verir. Güzden sonra bahara bak işte siz de öyle çıkarılacaksınız. Bu noktada tabiatçılık hatasına düşülmemesi için, tabiatlar üzerinde hakim olan Allah Teâlâ'nın kudretinin delillerinden bazıları hatırlatılarak buyuruluyor ki: