21-ENBİYA:

الجزء السابع عشر

 سورة الأنبياء (21) ص 322

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

اقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ مَّعْرِضُونَ {1} مَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍ مَّن رَّبِّهِم مُّحْدَثٍ إِلَّا اسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَ {2} لَاهِيَةً قُلُوبُهُمْ وَأَسَرُّواْ النَّجْوَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ هَلْ هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ أَفَتَأْتُونَ السِّحْرَ وَأَنتُمْ تُبْصِرُونَ {3} قَالَ رَبِّي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَاء وَالأَرْضِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ {4} بَلْ قَالُواْ أَضْغَاثُ أَحْلاَمٍ بَلِ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌ فَلْيَأْتِنَا بِآيَةٍ كَمَا أُرْسِلَ الأَوَّلُونَ {5} مَا آمَنَتْ قَبْلَهُم مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا أَفَهُمْ يُؤْمِنُونَ {6} وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ إِلاَّ رِجَالاً نُّوحِي إِلَيْهِمْ فَاسْأَلُواْ أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ {7} وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَداً لَّا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِدِينَ {8} ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَأَنجَيْنَاهُمْ وَمَن نَّشَاء وَأَهْلَكْنَا الْمُسْرِفِينَ {9} لَقَدْ أَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ كِتَاباً فِيهِ ذِكْرُكُمْ أَفَلَا تَعْقِلُونَ {10}

Meâl-i Şerifi

1- İnsanların hesab (görme) zamanı yaklaştı. Onlar ise hâlâ gaflet içinde, yan çizip aldırmıyorlar.

2- Rablerinden kendilerine gelen her yeni hatırlatmayı hep eğlenerek dinliyorlar.

3- Kalbleri hep eğlencede (gaflette), hem o zalimler aralarında şu gizli fısıltıyı yaptılar: "Bu, ancak sizin gibi bir insan. Artık göz göre göre sihre mi gidip uyarsınız?"

4- Peygamber: "Benim Rabbim gökte ve yerde (söylenen) her sözü bilir. O, her şeyi işitir, her şeyi bilir" dedi.

5- Onlar: "Hayır, bunlar karışık rüyalardır; yok, onu kendisi uydurdu, yok o bir şairdir. Böyle değilse önceki peygamberler gibi, o da bize bir mucize getirsin" dediler.

6- Onlardan önce yok ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi. Şimdi bunlar mı iman edecekler?

7- (Ey Muhammed!) Biz, senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkek(peygamber)ler gönderdik. Bilmiyorsanız kitap ehli olanlara sorun.

8- Biz onları yemek yemez birer cesed kılmadık ve onlar ölümsüz de değillerdi.

9- Sonra biz onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik; hem onları, hem de dilediğimiz kimseleri kurtardık, aşırı gidenleri yok ettik.

10- (Ey Kureyş topluluğu!) And olsun, size öyle bir kitab indirdik ki, bütün şan ve şerefiniz ondadır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?

1-10- "Gizli fısıltı yaptılar." Necvâ, gizli fısıltı demek olduğu halde; bir de bunun gizlice söylendiğini açıkça belirtmek, fısıltının gizlilik derecesini göstermek içindir. Böyle olduğu halde Hz. Peygamber, Allah'tan aldığı bilgi ile onlara ne söylediklerini haber verdi. Bunun üzerine şaşırıp kaldılar da nereden duydun dediler. Cevap olarak dedi ki "Rabbim gökte ve yerde (söylenen) her sözü bilir." Bu durumda peygamberliği itiraf etmeleri gerektiği halde, yine de kendi aralarında. Hayır bunlar karışık rüyalardır, (Yusuf, 12/44. âyetin tefsirine bkz.) fakat yalan karışık rüya ile bir gerçeğin bilinemeyeceği hususu açık seçik olduğundan, dediler ki hayır uydurdu. Kendiliğinden altı üstüne vurdurdu. Bu iftirayı da beğenmediler de hayır o bir şairdir, bir şiir söylüyor dediler. İşte Rablerinden gelen ihtarı eğlenceye alan, Kur'ân nazil oldukça onunla alay eden, o kalpleri gaflette olan zalim kâfirler peygamberliğin bir Allah vergisi olduğuna inanmak istemeyip, kendi gönülleri o yönde olduğundan dolayı nefislerine kıyaslamak suretiyle, onu (peygamberliği) gizlice tertipledikleri toplantılarında bir sihirbazlık, bir hilekârlık olarak değerlendirmek isterlerken, o gizli sırlarını açığa vurup haber veren vahyin icazı (mucizeliği herkesi acze düşüren konumu) karşısında şaşırarak yok rüya, yok uydurma, yok şair diye saçmaladılar da nihayet "Önceki peygamberler gibi, o da bize bir mucize getirsin." dediler. Sanki inanacaklarmış gibi önceki peygamberlerin mucizelerini istediler ki, bu gün de üzerinde kısa bir inceleme yapıldığı zaman inkârcıların ileri sürdükleri iddiaların bunlardan ibaret olduğu görülecektir. "Biz onları yemek yemez birer cesed kılmadık." yani cansız heykellerden ibaret değillerdi. Zikriniz bunda, yani muhtaç olduğunuz öğüt ve dillere destan olacak şan ve şerefiniz bundadır.